• Gungrave - 11





    Heat


    Brandon ile Blood War ve zombileri bir tarafta kapışadursun, Harry ile teşkilatın köstebeği Lee arasındaki çarpışma da kıyasıya devam etmektedir. Brandon artık ayvayı yemek ve Blood War'un hain planına dahil olmak üzereyken kurtarıcısı Bunji çıkagelir. Blood War ise kendinden emin, "1 taşla 2 kuş" havaları basmaktadır.

    Herkesle olduğu gibi köstebeğin de altından girip üstünden çıkan Harry, tatlı diliyle adamı bağlar ve Cannon Vulcan'ın mekanına gönderir. Tüm bunların müsebbibi Vulcan'ın bir savaş gazisi olduğunu ve ülkesinden bu savaş yüzünden tiksindiğini öğreniriz. Şimdi intikam zamanı gelmiştir.

    Zombiler ecelleri geldiği için bir bir buharlaşmaya başlar. Dımdızlak kalan Blood War da Brandon'un kurşunlarıyla kevgire döner. Ha keza süzgeç yapılan Cannon Vulcan'ı da delen Harry'dir. Savaş tam bitti derken Blood War içtiği iksirle harbiden Blanka olur. Harry de Ryu'ya fena benzemektedir hani. Blanka artık tam güçle bizimkilere dalmak üzereyken sahilden gelen Bear Walken ve adamları sayabildiğim kadarıyla 12874 mermi isabet ettirirler Blanka'ya. Onca mermiden sonra çok yorulup yere çöken Blanka yine de ölmez. Brandon'un gelip altın kaplamalı sikko tabancayla tek el ateş etmesini bekler.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi