• RideBack - 1




    The Crimson Rideback

    2025 yılında GGP isimli bir direniş grubu dünyanın kontrolünü ele almıştır. Bize tarihi anlatan hanım kızımız sahnede bale gösterisini sunarken herkes ağzı bir karış açık onu izlemektedir. Ama kader ağlarını örer, kızımız sakatlanır. Perde bir tabut gibi kapanır üstüne.

    Üniversiteye başlayan Rin ile arkadaşı Shoko aynı odada kalmaktadırlar. Rin büyükannesiyle konuşur, büyükannesi "baleyi bıraktığına pişman mısın?" diye sorar, Rin duymamazlıktan gelir.

    Kantinde Rin'i gören Suzuri isimli kız ona sülük gibi yapışır. O da bale kariyerini sorar Rin'e. Rin onu da duymamazlıktan gelir. Rin biraz ağır işitir, biraz da havalıdır. Gerçi bu Suzuri de süzme salaktır, Rin'e ölmüş annesinden bahsedip onun canını sıkar. Kantinde dolanan diğer kızlar da gelip baleyi sorarlar Rin'e. Herkesi içtenlikle yanıtlayan Rin "görüşmem var" diyerek hepsine birden çalımı basar.

    Yağmurdan kaçarken bir atölyeye sığınan Rin, burada RideBack isimli araçı ilk kez görür. Tırsak kız rolündeki Rin "bir tur binsem mi" alt mesajıyla motorun üstünde bulur kendini. RideBack kısa sürede kontrolden çıkar ve Rin aletin üstünde peşisıra en hızlı turlara imza atar. Bir süre sonra cılkını çıkartıp havada bale figürleri sergiletir RideBack'a. Bunla da yetinmeyip semalarda süzülür.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi