• Kurokami The Animation - 1





    Doppeliner


    Mutluluk veya üzüntü verici tesadüflerin şansla kontrol edildiği bir dünya olsaydı işinizi şansa bırakır mıydınız? Daha şanslı olmaya mı çabalardınız yoksa buna karşı gelmeye mi?

    Metroya yetişmeye çalışan bir kadın Keita'yı arar ve yaptığı yemekleri yemesini tembihler. Keita'nın kafası ise çok başka düşüncelerle doludur. Okula giderken gördüğü arkadaşının arkasındaki markete bir adam girer ve markette ne aradığını anlamadığımız bir surat tanıma programınca analizi yapılır.

    Okuldaki arkadaşlarını "yandaki çocuğa bakıcılık etmem lazım" diyerek çalımlayan, yandaki çocuğa da "önemli bir görüşmem var" yalanını kıvıran Keita aslında yalnız kalmak ve alabildiğine uzaklaşmak istemektedir. Bisikletiyle şehri gezerken tren istasyonunda bir kadın görür ve peşinden gider ama yakalayamaz. Bu kadını daha önce annesi öldüğü gün görmüştür. Bu kadın, annesine ikizi kadar benzemektedir.

    Ertesi akşam yine şehri turlayıp en sevdiği yerde yemek yerken ayakları bandajlı, göğsü köpekli bir kız çıkagelir. Bu sırada bizim Keita muhabbeti koyultup yemeği beleşe getirmek için büfeciye "doppelganger (kişinin tıpatıp benzeri)" duyup duymadığını sorar. Dünyada birbirinin aynısı görünüşte üç kişi vardır. Diğer ikisinden birini görürsen ölürsün. Yandaki aç kere aç kız bir anda lafını keser ve bu dünyada "Doppeliner" olduğunu söyler. Tera'nın dengesini korumak için kurulu bir sistemdir bu. Aynı kişinin üç kopyası bulunmakta ama farklı şanslara sahip olmaktadırlar. Eğer diğer iki kopya karşılaşırsa kurallara göre kaza, hastalık veya başka bir nedenden dolayı imha edilirler. Asıl olan ise diğer ikisinin şanslarını üstünde toplar. Kızın açıklaması bu şekildedir en azından.

    Kız tam lafını bitirmişken arkadan gelen zebellah tipli manyak bir herif elinde beyzbol sopasıyla kızın kafasına bir tane oturtur. Keita kızı korumak için sandalyeyle herife dalar. Bu zebellahın ağzından kızın bir "Mototsumitama" olduğu dökülür. Kuro isimli bu kıza Allah ne verdiyse dalan bu manyak herif tam kızı alıp götürecekken Kuro ayağa kalktığı gibi herifi yumruk manyağına çevirir ve fatality yapıp adamı tellere postalar. Lakin polis geldiğinde adamı bulamayacaktır orada.

    Haberlerde boktan bir haber alan Keita'yı yaya kaldırımında da bir felaket beklemektedir.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi