• Kurokami The Animation - 5




    Exceed


    Bıraktığımız yerden devam eden bölümde Kuro ile Rus çakması herif kavga ederler ve Kuro kallavi bir "oryuken" yapıştırır adama. Yaklaşık bir 7 dakika falan kavga ettikten sonra Keita ile senkronize olup adının Steiner olduğunu öğrendiğimiz bu çam yarmasına nefis bir kroşe çıkartır ve çamı devirir Kuro. Akabinde herifin yancısı küçük kız gelip "sen Exceed yaptın" diye açıklar bizim cahil cühelalara. Hangi akla hizmet açıklama yapar, orası muammadır. Bir Mototsumitama ile kendini eşlediği kişinin Tera'sıyla yapılan saldırıya Exceed denirmiş.

    Bir türlü gebermeyen Steiner kötü adam gülüşüyle yerden kalkar (Ek bilgi: Steiner'in sesi Alucard'ın sesi Jouji Nakata'dır) ve çok şukela hareketlere girişerek Kuro'yu tepe sersemine çevirir. Keita'ya da iki tane koduktan sonra küçük kız onu durdurur. Kuro ile Keita'yı 12 dakika kadar döven bu ikilinin asıl niyeti bizimkilerle bir mevzuyu konuşmaktır. Çay içmeye Kuro'lara giderler, biz ekran başında kriz geçiririz.

    Avrupa'daki Tera dengesini korumakla mükellef olan azman ile kız, bizimkilere bir fotoğraf gösterir. Fotoğraftaki Keita'nın anası çıkar. Bu arada Akane ablada tuhaf bir Tera varmışmış, onu da öğreniriz veletten. Terlikli-çaylı sohbet bittikten sonra Kuro fotoğrafın çekildiği yer olan Okinawa'ya gideceğini söyler, Keita da ona eşlik edeceğini. Bu sırada fotoğraftaki damgalı elin sahibinin Kuro'nun abisi olduğunu öğreniriz. Bu süpersonik tuhaflıktaki bölüm nihayete erer.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi