• Kurokami The Animation - 4





    Pursuer

    Küçük kız-Büyük adam ikilimiz Akane ablanın çalıştığı mekâna gelip kızın hissettiği Tera'nın ondan gelip gelmediğine bakarlar. Mototsume'yi algılayamaz bizim kız ama Akane'yi de boş bırakmamaya karar verirler. Daha sonra Kuro ve Keita ile buluşan Akane'yi göz hapsinde tutarlar.

    Bu sırada Tribal End, Keita'nın maydonoz hocasını içinde olduğu ambulanstan alıkoyup Kuro'nun abisi Hiyou'nun huzuruna çıkarırlar. Hiyou biraz psikopata bağlar.

    Arada bir görünüp kaybolan gözlüklü tıfılın adının Kuraki olduğunu gittiği gökdelende rapor verdiği bir kadının ağzından öğreniriz. Kadının adı Yuki'dir ve Akane abla ile olan benzerliği serinin açılımları hakkında bize ilk fikri vermektedir.

    Restoran çıkışı dışarıda bekleyen arabayı fark eden Keita, diğerlerini de alıp kaçmaya başlar ama Hiyou'nun motorlu birlikleri bizimkileri kıstırır ve Kuro'yu lastik manyağına çevirirler. Dizinin her bölümündeki aynı aksiyon dakikaları yine gelmiştir. Kuro ile Keita bir süreliğine dayağın kralını yedikten sonra yardıma gelen Küçük kız-Büyük adam ikilisi sayesinde kurtulurlar fakat bu da yetmez Keita'ya. "Hazır kurtardın, bir temiz dayağını yiyelim" diye direten Keita, büyük adama yumruk atar. Bölüm biter, abuk sonu bize kalır.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi