• Kurokami The Animation - 3




    Synchronization


    Dün geceki aksiyondan uyanan Keita yine mutfağında Kuro'yu bulur. Keita'daki kalp Kuro'nun kalbidir ve Kuro'dan fazla uzaklaşmaması gerekmektedir.

    Bir koca adamla Excel diye çağırdığı küçük bir kız helikopterde giderken bu bölgede çok fazla Tera olduğundan bahsederler. Asıl Köklerin burada toplandıklarını anlamışlardır.

    Keita, Kuro ve Akane abla hep birlikte Kuro'ya elbise almak için alışveriş merkezine giderler. Evde duş yaptıktan sonra biraz Elfen Lied saflığı, elbise seçerken hafiften Pretty Woman denemeleriyle paketleri yüklenip eve dönerler. Ne gerek vardır böyle doldurma sahnelere, diye manasızca bakarız ekrana.

    Akane abla hastaneye, Keita da okula gidince evde yalnız başına kalan Kuro'nun misafirleri gelip onu bir güzel pataklarlar. Kuro müthiş bir çeviklikle kaçar çünkü dövüşmek için Keita ile yanyana olmalıdır. O Keita ki her olaya maydonoz hocası tarafından Doppeliner sistemi üzerine bir vaaz dinlemektedir.

    Okula bir telaşla gelen Kuro'yu karşısında gören maydonoz hoca bir anda safını belli eder ve Kuro'ya saldırır. Meğersem o da Tribal End üyesi çıkmaz mı başımıza! Onu yenmek için Kuro ile Keita'nın kafa kafaya vermeleri gerekmektedir.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi