• Kurokami The Animation - 2





    The Contract

    Seji isimli gudubet ötesi herif geçen bölümdeki zebellahın kese kese filetosunu çıkartır. Meğersem patronu olduğunu öğrendiğimiz bu, insan içine çıkmaması gereken yandan yemiş karakter anlaşılacağı üzere tehlikeli bir babadır. Kuro'nun "öldüreceğim" dediği abisi Hiyou'nun ya altında ya da onla beraber çalışmaktadır. Daha muallakta oralar.

    Okulda depresif, yalnız delikanlı ayaklarıyla kızları sallamaz moddaki Keita'nın yanına gelen hocası ona halini, hatrını sorar ama bunun yerine Keita ona "Doppeliner nedir hocam?" gibisinden sarmaya başlar. Hoca olay yerinden uzaklaşır. Keita ise eve döndüğünde Kuro'yu mutfağında bulur. Akane abla onu içeri almıştır.

    Keita ölümler aklına geldiği için evinden kovar Kuro'yu ama sonra yufka yüreği kaldırmaz ve gider bir parkta kızı bulup yemek verir. Ve bu sırada da kızın seceresini öğrenir. Kısa bir seri olacağı açıklandığı için kız da paso anlatır her olayı. Mototsumitama denen varlıklar alt-benlikleri kontrol için bulunmaktadır. Bu dünyadaki herkese eşit Tera dağıtılmıştır ama bir insanın ruhu üç parçaya ayrılmıştır. Tek kişinin şansı hepsine pay edilmiştir. Az şanslı olanlar nalları dikince onların şansı da diğerine geçer ve o kişi artık Asıl Kök olur. Doppeliner budur işte. Ya!

    Baştaki gudubet, çetesiyle birlikte Kuro'nun yanında biter. Kuro herkesi harcadıktan sonra gudubetle teke tek kapışır. 4 Mototsumitama leşi olan bu gudubette acayip güçler vardır. Olaya polisi arayarak karışan Keita'yı da kesen bu çirkin herif alttan gelecek Kuro aparkatının ve takip eden aduketin henüz farkında değildir.

    Keita ile Kuro bir anlaşma yapıp (bu kadarla geçiyorum, ayıp olmasın) gudubete dalarlar. Yine 4 dakika kadar süren bir kapışmadan sonra herifin hakkından tabii ki gelirler. Bizim ikili "gudubet kömürde mi ocakta mı daha iyi pişer" diye aralarında tartışırken bölüm biter.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi