• Gungrave - 8





    Family


    Büyük gün gelip çatmıştır. Harry MacDowel ve Brandon Heat "Aile"ye takdim edilirler.

    Birini daha gebertme işi Bunji'ye verilmiştir. Sotede beklediği apartman dairesine Brandon sinsice sokulur. Hedefin gelmesini bekleyen Bunji'den tüfeği alıp hedefi görmeden vurur. Bunji afallar ve hayretle karışık eblehlikle Brandon'un anca arkasından bakar. İkili, görevi tamamladıklarını söylemek için Bear'ın evine gider, oradaki çilingir sofrasına katılır.

    Kızın babası "senin ağzını kırarım" demesine rağmen uçkuruna düşkün Harry, Bear Walken'ın kızına ufaktan yazılmaya başlar.

    Millennion'dan parayı çalıp iki adamını öldürenin, Bear Walken'ın dostu Sid'in oğlu olduğu ortaya çıkar. Sid, yaradana sığınıp oğluna dalar. Oğlu her ne kadar babasına yalvarsa da üzerindeki mor takım elbise nedeniyle bile ölmesi gerekmektedir.

    Sid'i sahilde bulan Bear cebinden sigara çıkartır, kocaman iki ağır abi görülecek en eşcinsel sigara içişini gerçekleştirir. Ama Bear'ın yerine getirmesi gereken yükümlülükleri vardır. Lakin maçası sıkmaz. Brandon gelir, "geçiim mi abi" yalakalığında tek kelime etmeden Sid'i mıhlar. Bear Walken dostunun cesedi başında gözyaşı döker.

    Brandon yine Maria diye sayıklar...

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi