• Gungrave - 6





    Big Daddy


    Maria ile kafede buluşup hasret gideren Brandon, zannettiği kadar yalnız olmadıklarının farkında değildir. Mafyanın adamları onları izlemektedir. Bahis şirketine dönen Brandon burada patronu tarafından bilinen feriştahını duyunca şaşırır. Patronu mafyanın böyle bir yer olduğunu, terso yapmaması gerektiğini bir kez daha ona anlatır.

    Harry ile buluştukları bara gelen iki odun, Brandon'u alıp Big Daddy'nin huzuruna çıkartır. Big Daddy'nin olta takımından balık tutmayı ne kadar sevdiğini anlarız. Brandon'u aldığı gibi nehir kenarına götürür ve balık tutarlarken Maria'yı ancak kendi villasında görebileceğini söyler. Brandon kıllık çıkarmadan kabul eder.

    Asagi Baba'nın sözünü dinleyen Brandon villaya gider. Maria ile hoşbeş ederken Asagi gelip tüm vurdumduymazlığıyla çiftin yanına oturur ve istifini bozmadan iki kişi konuşurkenki üçüncü olur. Çok geniş adamdır Big Daddy.

    İçeride Millennion'un geniş çaplı bir daveti verilirken düşman mafya olan Lightning'in adamları baskın peşindedir. Önceden haberini alan Harry gider ve Lightningciler'i kıstırıp en iyi yaptığı işi, öldür ve yüksel taktiğini uygulamaktadır. Katliamın sonunda gelen Bear Walken'ı hafiften yağlayan Harry adamın gözüne girer.

    "Çıkmadan dişleri fırçalasaydım keşke, kıza ayıp oldu" diyen Brandon bir lavaboya gider. Çıktığında asansörde iki kişinin cesedini bulur. Lightning'in içeri sızan adamı karşıdan gelen Big Daddy'i de haklamak için davranır ama Brandon daha atiktir. Yine de vurulmaktan kurtulamaz. Yerde can çekişirken "la ne gerek vardı artizlik yapmaya" diye düşünür ama iş işten geçmiş olur.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi