• Gungrave - 4




    Go

    Maria'nın amcasının cenazesini uzaktan izleyen Harry ile Brandon arasında Brandon'un yine ağzını açmadan gevezelik ettiği bir konuşma geçer. Kendini suçlamamasını öğütleyen Harry'i fazla sallamayan Brandon'un içini kemiren bir sorun vardır. Lakin sorunun ne olduğunu henüz bilmemektedir.

    Millennion'un adamı olduğunu öğrendiğimiz Bear'ın yanına gelen müdür yardımcısı tipli herif, amcasını kaybeden Maria'yla ilgileneceklerini söyleyerek Bear'ın gönlünü alır.

    Descartes'ın mekânına gelen H & B, dostları için olan taziyeleri kabul eder. Onlara iş teklif eden Descartes'a kıçıyla gülen Harry çetenin asabını bozar ama tam bizim ikiliye dalacakları sırada Brandon ayakçıları tepeler, Harry de liderin kafasına silahı dayayıp postayı koyar. Kendilerine bir düşman daha edinmiş olurlar.

    Şehrin kendine dar geldiğini söyleyen Harry "ben gidicem aga" şımarıklığıyla Brandon'a tavır yapar. Brandon da Maria'nın amcasının tavsiyesini dikkate alıp onunla geleceğini belirtir. Sebepsiz yere kahkahalar atıp acayip derecede neşelenirler.

    Millennion adamları Maria'nın evine gelir. Asagi isimli eleman, Maria'nın amcasının eski dostu olduğunu ve Maria'nın bundan böyle kendi villasında yaşamasını istediğini söyler. Maria mırın kırın eder ama 5 dakika önce "napçam lan ben" diye zırladığı için hemen de terslemez. Birlikte amcasının mezarına giderler.

    H & B şehri terk ederken eski dostlarının mezarına uğrar. Tam amcanın da mezarına yürürken Maria'yı görür ve duraksarlar. Aynı sırada Descartes'ın adamları da silahlarına davranır ama Brandon'u milimle ıskalarlar. Maria'nın nazıyla gaza gelen müdür yardımcısı tipli eleman Descartes'ın adamlarını kıstırıp bir güzel mafya usülü nasihatler verir. Elemanlar kaçar. Kurtarılmanın verdiği coşkuyu arkasına alan Harry mafyaya katılmak ister. O da biraz nasihat dinler ama o kaçmaz. Gider mafya usülü iş yapar.

    Müdür yardımcısı onları almak için geldiğinde Harry hemen arabaya atlar. Brandon "ben gelmem, sen git" tribi atarmış gibi yapıp arabaya binince ikisi de mafyaya adım atmış olur.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi