• Guin Saga - 19



     

    Mirage

    Hadi Phantom'da atlamalar mevcut diyorum ama orada sonradan hepsi tek tek açıklanıyor. Guin Saga'da ise bir atlama sonrasında gelen açıklamanın da başka bir açıklamaya ihtiyacı oluyor. Naris-Amnelis düğününe odaklandığımız geçen 2 bölümden sonra şimdi tekrardan Guin ile çetesini karşımızda buluyoruz ama bu sefer Argos'a gelmişler ve Remus gazın dibine gelip kendini Parros kralı ilan ediyor.

    Bu seride Argos-Parros arasındaki bağı bir kez kaçırdım, bir daha da yakalama fırsatı olmadı. Borgo Prensesi ile arası yapılmaya çalışılan Parros Prensi Remus ile Prenses Rinda yanlarına aldıkları Istovan ve Guin ile Argos'a giderler ve Remus burada tüm hinliklerini devreye sokar. Zor geldi değil mi? Nasıl bir hükümdarlık sürmekte Guin Saga evreninde, ben anlamıyorum. Parrosluysan kıyaksın, Mongolsan kötü adamsın, Argosluysan da kaytan bıyık bırakman şart. Tuhaf ilişkiler var ve seri bunlara 1 tam bölüm ayırarak zihinleri temizlemeliydi. Artık iş işten geçti tabii.

    Vasıfsız olduğu için bozuk atan Istovan'ın 2. yarısını ele geçirdiği bölümde Rinda ile Istovan'ın aralarının açılacağı ve bu birlikteliğin de uzatmaları oynadığı görüldü. Bölüm sonunda ise nihayet şu Mongol kralı tarafından görevlendirilen küçük velet ve onun arkadaşları ortaya çıktı. Bundan sonra biraz aksiyon lütfen!

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi