• Kill La Kill - 02



    Aradan bir hafta geçti ve KLK hala sezonun en iyisi olmayı sürdürüyor. Perşembe günleri twitter öğle saatlerinden başlayan bir #killlakill yoğunluğu yaşamaya başlıyor ve yayın saati ile takip eden dakikalarda resmen bir yığılma oluyor. Dünya genelinde olumsuz eleştiriler %10 civarında seyrederken, Türkiye'de ise bu oran hemen hemen tam tersi. Şu serideki animasyona kötü demek için animasyonun ne demek olduğunu bilmemek gerekir, diye düşünüyorum; zaten şimdiye kadar bilfiil yaşadıklarımdan sonra bu oranlar da bana çok sürpriz gelmiyor.

    İlk bölümdeki hiyerarşi biraz daha detaylandırılarak dillendirildi. Okuldaki konumun yaşadığın evin muhitini de belirlemesi ve bu yerleşkenin tamamına Akademi'nin hükmetmesi tipik bir dikta rejimi. Belli ki Matoi statükoya başkaldıran bir kahraman (olacak) ve yine belli ki Satsuki gücü elinde bulunduran totaliter bir lider (olacak). Hem zaten üniformaların askeri amaçlarla yakınlığının açıklanması da serinin nasıl bir kafa yapısında bulunduğu açıkça gösteriyor.

    Kill La Kill, sözün özü, babasının intikamını almak isteyen Matoi üzerinden diktatörlüğe karşı isyan eden bir söylem geliştirecek. Elbette eski Gainax yeni Trigger tayfasının şimdiye kadarki hiçbir animesinde bir önceki cümledeki kadar ciddi bir duruş sergilenmedi hatta önceki animelerin tamamı kendini ciddiye almayan, en azından dışarıya karşı böyle gösteren yapımlardı. Kill La Kill de aynı laubaliliğe sahip. Şimdiye kadarki 50 dakikalık süre boyunca bir kez olsun Matoi'nin babasına üzülmediğim gibi, Satsuki'ye karşı da bir nefret geliştirmedim ya da en heyecanlı yerinde Mako'nun uyuyakalmasına kahkahalarla gülmekte bir sakınca görmedim. Nihayetinde bu seriden hayatımı değiştirecek bir ders çıkarmayacağımı biliyorum.

    Öte yandan çıkartabileceklerimin hepsini (animasyon, ara parçalar, seslendirmeler, mizah, aksiyon, heyecan, tempo; daha uzar gider) üst düzey bir kalitede görmekten dolayı inanılmaz mutluyum. Yani evet, Kill La Kill amiyane tabirle bir seyirlik ama yakın tarihteki en "kaliteli" seyirlik. İyi veya kötü, güzel veya çirkin demiyorum, kaliteli diyorum. Animasyon ne demek onu bilmezken kime diyorum, ne diyorum...

    1 Görüş:

    1. Eline, koluna sağlık. Yine muhteşem bir yazı. Ben de her yerde animasyonu, çizimleri çok kötü diyenler gördüm ilginç açıkçası. Benim sevdiğim tarz değil, bana uymuyor falan denir ama kötü demek boş. Sonbahar sezonu animelerinde Kill la Kill'i çevirmeye karar verdiğim için bir kez daha kendimi şanslı hissettim. Bir ara Strike The Blood veya Log Horizon düşünmüştüm iyi ki de vazgeçmişim. Kill la Kill için sezonun en kötülerinden diyenler de var en kötü buysa en iyi hangisi acaba merak ediyorum Kuroko(!) mu?

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi