• Uchuu Kaizoku Captain Harlock - İnceleme



    Bilimsel gelişmelerin konformist bir yapı oluşturduğu 2977 yılında Dünya üzerindeki okyanuslar kurumuştur. Popülasyonun 5 milyona kadar düştüğü ve kaynakların tükenmek üzere olduğu Dünya, başka gezegenlerin kaynaklarını araştırması için uzaya yollanan robotlardan medet ummaktadır.

    Her ihtiyaçları hükümet tarafından karşılanmakta olan vatandaşların çalışmasına gerek kalmamıştır. Olası bir isyandan korkan hükümet, izledikleriyle yetinsinler diye insanlara içinde sübliminal mesajlar bulunan programlar izlettirir. Dolayısıyla günün birinde gezegene inen, üstüne tuhaf yazılar işlenmiş uzay gemisi bir korsan olan Harlock dışında kimsede şüphe uyandırmaz.



    Uchuu Senkan Yamato'nun yaratıcısı Leiji Matsumoto'nun mangasından uyarlanan 1978 yapımı 42 bölümlük anime serisi, yine Leiji'nin diğer işlerinde de görülebilecek tarzda bir space opera. Melodram yanı ağır basan ve uzayda geçen serüvenleri anlatan bu anlatım tarzının seri üzerindeki etkisi, nefis karakter gelişimleriyle savaşın her iki tarafındaki güçleri bazen çarpıştırarak aktif, bazen de flashbackler aracılığıyla detaylandırarak pasif bir şekilde yansıtması oluyor.

    Harlock ve mürettebatı, Mazone ırkına karşı kâh farklı gezegenlerde kâh uzayın derinliklerinde mücadele verirken, serinin Dünya tarihiyle iç içe geçmiş temaları öyküleştirilmiş bir hüviyete bürünüyor. Harlock bir kahramana, uzay gemisi Arcadia canlı bir organizmaya, Mazone kadınları kendilerince haklı gerekçelere sahip fettan düşmanlara, Harlock ve mürettebatı dışında kalan insanlar ise sayısallaştırılmış birer kuklaya dönüşüyorlar.



    Öte yandan, space opera karakteristikleriyle bir uzay serüvenine evrilen Uchuu Kaizoku Captain Harlock'un dönüp dolaşıp bir diğer kahraman öyküsünden çok da uzaklaşamadığını göz ardı etmek imkansız. Başkarakteri Harlock vasıtasıyla totaliter rejime başkaldıran serinin, bu isyankar tutumunu yalnızca köpek yarışlarını takip eden ve her fırsatta golf oynayan bir Başkan ile dile getirmesi ve ilk bölümlerinde eleştirdiği Dünyalılar'ın atalet ve apati duygularına 42 bölümlük süreç boyunca nadiren değinmesi de kendi kendini sınırladığının bir göstergesi oluyor ve ortaya adından mütevellit (Uzay Korsanı Kaptan Harlock) sayılabilecek bir hikaye çıkıyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi