• Shingeki no Kyojin - 03




    Titanların olmadığı ilk bölüm ve Shingeki'nin sınavı verdiğini söylemek güç. 7 animasyon yönetmeninin çalıştığı 3. bölüm, geçen hafta açık edilen eğitim sürecini başlatıyor. Eren'in asker olmak için gösterdiği azme sık sık vurgu yapan bölüm, serinin şimdiye kadarki en özgün keşfi olan 3 Boyutlu Manevra Düzeneği'nin tanıtımını yapıyor.

    Savaş yaşanmadığında, herhangi bir aksiyon olmadığında bu serinin nasıl ayakta kalacağını ve kendisini cazip kılacağını görmek açıkçası beni ürküttü. Patatesçi kızın bir kurt gibi yemeğe saldırması komik mi yoksa korkunç mu olmalıydı, bilemedim ama gülünç ve gereksiz olduğu kesindi. Keza, Eren'in dev titanı anlatırkenki rahat  tavırları ile konu küçük titanlara geldiğinde bir anda annesini hatırlayıp ufak çaplı kriz geçirmesi de aynı şekilde gülünç ve mantıksızdı.

    "Titanları ben öldürürüm, siz otları biçin" havaları basan ve şu haliyle son derece itici bir başkarakter olan Eren'in yaşayacağı aydınlanma anına dek böyle bol keseden sallaması aslında Shingeki'nin shounencilik oynamaya karar verdiğinin de bir göstergesi. Shounen olması değil de shounencilik oynaması ve başkarakterini başlarda en salak, en beceriksiz, en fena gösterip yavaş yavaş kahramana evirmesi Shingeki no Kyojin'in sıradanlaşmasına yol açacaktır. Dolayısıyla serinin asıl kahramanları olan titanlar derhal geri getirilmeli.

    Ayrıca karakter kadrosunun ne kadar geniş tutulacağını da görüyoruz. Eğitim Çavuşu'nun itin götüne soktuğu asker adaylarının birçoğu belli ki seride aktif rol üstlenecek tipler. Bunların hepsine gereken altyapıyı oluşturmak için 25 bölümün yeteceği çok şüpheli. Şu haliyle Shingeki no Kyojin sanki hikayeden ziyade aksiyona ve tipik shounencilik oyununa bel bağlamış gibi görünüyor. 7 animasyon yönetmeninin çalıştığı ve yine de belli başlı ölçeklendirme sorunlarının göze çarptığı 3. bölüm de bütçenin tamamen savaşlara ayrıldığını ve geri kalan kısımların çok da önemsenmediğine dair bir şüphe uyandırıyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi