• Chihayafuru - 36-37-38-39




    Neredeyse ikinci sezonun tamamını kapsayacağını düşündüğüm turnuvanın kesinlikle en önemli arcıydı bu 4 bölüm. Yine her zamanki gibi ilk bölümü geciktirdim, ikinci bölümden sonraysa arc bitene kadar bekleyeyim istedim ama artık dayanamadım.

    Eğer 38 bölümdür Chihayafuru'yu her hafta izlemiş biriyseniz 39. bölümdeki gözyaşı kulübüne hoşgeldiniz! Bu arc içinde havada uçan ders sırası ve akabinde yaşanan karakter gelişimi aslında ilk sezondaki tüm eksiklerin de bilincinde olunduğunun ve hepsinin giderilmeye çalışıldığının bir göstergesi. Artık yalnızca Chihaya, Taichi, Arata üçgeninden ibaret değil bu seri... hatta hiçbir karakterden değil, hepsinden ibaret bir anime.

    Yakın zamanda, şimdiye kadar izlediklerim arasındaki en iyi seriden sonra Chihayafuru'yu tam olarak spor türüne kondurmaya gönlüm el vermiyor. Ama Chihayafuru bir spor animesi olduğunu inatla kafama çakarcasına her hafta yineliyor. Muazzam taktikler, profesyonel düzeyde stratejiler, üst düzeyden de üstte bir rekabet ve son nefesine kadar mücadele eden ve kenarda beklemek zorunda kaldığı için dudaklarını kemiren sporcular...

    Öte yandan, seri resmen kabuk değiştiriyor. Karutayı bir spor olarak algılamamızı öğütleyen ilk sezon bunun üstüne gitmeyip üçgeni işlemeye çalışmıştı ve doğal olarak da romantizm imaları yaratmıştı. Oysa ikinci sezon resmen üçgeni, romantizmi, imaları bir kenara atıp tamamen karutaya odaklanmış bir vaziyette ilerliyor. Bu hedef odaklı yapı o kadar net ki Arata'nın Chihaya ile göz göze gelmesine bile engel olan bir senaryo hamlesi geldi. Belli ki turnuva bitene kadar dikkat dağıtacak her şey yasak.

    Seriyi çoktan yarılamış ve hala takım turnuvasını bitirmemişken, öyle görünüyor ki ikinci sezonun tamamı gelecek bölümlerde başlayacak ferdi turnuvayı da kapsayarak sonlanacak. Gidişat fena halde üçüncü sezon sinyalleri veriyor, hadi hayırlısı...

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi