• Chihayafuru - 35




    Porky'nin bölüm sonundaki çıkıntılığına sonra geliriz de öncelikle 35. haftadır izlediğim karuta ile ilgili aklımı sürekli kurcalayan bir sorundan bahsetmek istiyorum: Takım maçlarında, herkes yan yana dizilmişken Chihaya gibi kartları yaradana sığınıp tokatlayan oyuncuların kartları nasıl yandakilerin oyun alanlarına düşmüyor? Seri bunu şimdiye kadar çok iyi bertaraf... daha doğrusu örtbas etti ama cidden, ben tam hamle yapacağım esnada profilden ışık hızıyla gelen bir kart tüm konsantrasyonu dağıtabilir. Nedense kartlar hep boşluğa ya da çok alakasız yerlere gidiyorlar.

    Sonuçta burası kişisel bir blog olduğuna göre, neden kendi kuruntularımla kafa şişirmeyeyim. Şaka bir yana, böyle bir olayın yaşanması ve ne gibi sonuçlara yol açacağının gösterilmesi şimdilik en büyük merakım. Yoksa halihazırda karuta sporunun tüm kurallarını öğrendim, belki tatamiye otursam 1-2 kart bile alabilirim... tabii rakibim Chihaya veya Queen veya Arata veya Taichi veya Porky değilse.

    Sözü Porky'e getirmişken, 35 bölümdür galiba ilk defa bu kadar soğuk ve acımasızca bir çıkıntılıkla karşılaştım. Desktomu'nun oynamamasını niçin istemiş olabilir? Elbette, kazanmak için ama elemanın kafası kazanmaktan ziyade nasıl kazanacaklarına çalıştığı için bunu istedi gibime geliyor. Üstelik yeni gelen çocuk her ne kadar sürekli sıfır çekse de sanki Desktomu'dan daha iyi bir oyuncu. En azından Porky'nin böyle düşünüyor olması beni şaşırtmaz.

    Belli ki bu turnuvayı kaybedersek Arata yüzünden kaybedeceğiz. Daha görmeden titreşmeye başlayan Chihaya tam final öncesinde Arata'yı görürse iyice mala bağlayacağı için turnuvada hiç şansımız yok gibi. Gerçi "hatırlar mısın ilkokulda sümüklü, ağlak ve karutaya yeni başlamış bir kız vardı; işte o kız çok değişti" türevinden olgunluk emareleri gösteriyor Chi (artık böyle mi desem?) ama rakibin en ufak taktik hamlesinde yine tripten tribe girmeye devam ediyor. Yeter ki Arata'yı görmesin, yeter ki Arata'ya kendini ispat edeceğim diye her zamanki "sesten hızlı" oyununu bozmasın, gerisi zaten 35 bölümdür izlediğimiz kıvamda devam eder.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi