• OreShura - 01




    Lise 1'e giden Kidou Eita anne ve babası başka insanlarla kaçıp onu ortada bıraktıkları için aşktan nefret etmekte ve tüm ilgisini derslerine vermektedir oldukça başarılıdır. Kız kardeşi gibi gördüğü çocukluk arkadaşı olan Harusaki Chiwa ile sıradan bir okul hayatı sürdürmektedir. Günün birinde, okulun en güzel kızı olan Natsukawa Masuzu aniden Eita'ya aşkını ilan eder. Fakat asıl amacı, ona çıkma teklif edenlerden kurtulmak için yalandan bir ilişki yaratmaktadır.

    Hemen hemen benzer bir konsepte sahip Haganai'nin 2. sezonu beklenirken OreShura sürpriz bir şekilde eğlenceli bir rakip olarak karşımıza çıkıyor. Yine tek bir oğlanın etrafını saran kızların bulunduğu seri, görünen o ki 13 bölüm olarak duyurulmuş süreç boyunca Eita'nın bu kızlardan yakasını kurtarmaya çalışmasını ve bunu başaramamasını işleyecek.

    Ailesi yüzünden aşka karşı nefret edecek kadar bir düşmanlık beslemiş Eita'nın karakteri bu kızlar sayesinde zaman içinde değişim gösterecek ve seri sonlanırken Eita daha cana yakın bir kişilik olarak topluma karışacak. İlk bölümde işlerin ağırdan alınması ve diğer iki kızın bahislerinin bile açılmaması OreShura'nın daha şimdiden ikinci sezona hazır olduğunun bir göstergesi. Elbette daha ilk bölümden ikinci sezonla ilgili konuşmak için çok erken ama serinin mizahi tonu ve kuvvetle muhtemel harem+ecchi atmosferi bu ihtimali güçlendirmiyor değil.

    1 Görüş:

    1. Bence ilk bölüm itibariyle güzel olmuş.Fazla ecchi öğeleri barındırmadan ,olayı komik bir şekilde başarıyla yansıtmış.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi