• Chuunibyou Demo Koi ga Shitai - 01




    Önce Nichijou, sonrasında ise Hyouka ile üstüne yapışmış K-On yaftasından kurtulmaya çalışan Kyoto Animaton'ın yeni projesi olan Chuunibyou Demo Koi ga Shitai, yine bu animelerin hepsinde görebileceğimiz unsurları tekrar eden bir yapıya sahip. Karakterlerin gündelik hayatta anormal davrandıkları minik anlar sayesinde güldürmeye çalışan ve çoğu zaman da klişelerden öteye geçemeyen bir yapı bu.

    Takanashi Rikka ile Togashi Yuuta adındaki iki karakter arasında geçecek romantik komedide Yuuta "8. sınıf rahatsızlığı" olarak da bilinen chuunibyou'yu atlatmıştır. Hastaları süper güçlere sahip olduklarına ve dünyayı kurtarabileceklerine inandıran bu rahatsızlığı orta okuldaki son senesinde kendini derslerine vererek atlatan ve artık iyileşmiş olan Yuuta lisedeki ilk senesinde Rikka ile bir anlaşma yapmak zorunda kalır. Rikka hâlâ chuunibyou rahatsızlığının etkisindedir. Eski ve yeni hasta bir arada olmayı nasıl başarabilecektir?

    Sinopsiste belirtilmiş olan chuunibyou Japonya'da sonradan yaygınlaşmış, argo bir terim. Argodan kastım küfür içermesi değil, tamamen türetilmiş bir kelime olması. (Terimin tarihçesi).

    İlk bölümden öne çıkan iki öğrenci de onların etrafını saran tipler de anime sektörü için gayet klişe karakterler: "Süper kahramanlık" oynayan ama artık bundan utanan Yuuta ve daha ilk bölümde bu çocuğa gökten bir iple inen Rikka. Yuuta geçmişini geride bırakıp topluma adapte olmaya çalışırken (yeni okulunda arkadaş yapmaya kasarken), Rikka ise çocuğun hayal gücünü yeniden alevlendirmeye çalışan ilahi bir figürü andırıyor.

    Hyouka'daki -özellikle serinin 2. yarısındaki- olağanüstü derecede sıkıcı anlatımdan büyük çoğunluğunda farklı bir görüntü çizmeyen Chuunibyou'nun 12 bölüm sürmesi belki de tek avantajı. Kyoto Animation'ın fazla geçmeden her şeyi moeye bağlayıp sevimli olmak dışında hiçbir emek sarf etmeyen seriler yaratmadaki ısrarı öyle görünüyor ki bu animeye fazla sirayet edemeyecek. Hoş, şu haliyle de bu animenin nasıl gelişeceğini ve nasıl sonlanacağını tahmin etmek hiç de zor değil. "Güldük, eğlendik, hadi şimdi dağılabiliriz" hafifliğinin bir diğer örneği.

    3 Görüş:

    1. Görüşlerinize saygılıyım ama hyouka nın sırf eğlenelim sevimlilik katalım fikriyle oluşturulmuş bir anime olduğuna katılmıyorum. Emek sarfedilmiş bir anime. Çizim herkese hitap etmiyor. Ama K-on dan daha ciddi bir seri olduğu kesin. Animasyon ve senaryo da harika! Blu-ray ine hiç düşünmeden para verebileceğim bir seri hyouka.

      YanıtlaSil
    2. Hyouka'nın animasyonunun harika olduğuna katılıyorum. Senaryo içinse maalesef aynı şeyi söyleyemem. Özellikle Hyouka gizemini keşfetmelerinden sonraki bölümler bana kabir azabı yaşatmıştı. K-On'dan tabii ki daha ciddi bir anime ama bana göre K-On daha başarılı bir seriydi, en azından ne yapmaya çalıştığının ve bunu da nasıl yapacağının farkındaydı. Hyouka ise rastgele gizemler sayesinde ve epik uzunluktaki tiradlarıyla hem başıboş hem de sıkıcıydı.

      Tüm animelere emek sarf ediliyor. Benim derdim o emeğin hangi amaçlara hizmet ettiğiyle ilgili. Hyouka'da görebildiğim, Chitanda'nın "merak ediyorum" demesi için yaratılmış gizemlerden ve iki karakterin arasındaki ilişkiden ibaretti. Hele hele "süper zeki başkarakterin, 2 metre ötesinde duran adama bağırmak yerine peçete yollaması ve bu sırada donarak ölme tehlikesinde bulunması" gibi mantık hataları da eklenince o ciddiyetin de bir süre sonra kaybolup gittiğini görmek kendi adıma bir hayal kırıklığıydı.

      Hyouka dediğin gibi "sevimlilik katalım da olsun bitsin" mantığıyla oluşturulmamıştı ama bir süre sonra yalnızca "çok tatlı Chitanda"dan da öteye geçmiyordu. Stüdyonun yaptığı işleri bu yüzden genelledim. K-On nasıl ki çay içen sevimli kızların gündelik yaşamları etrafında dönüyorsa, Hyouka da 4 kişilik sevimli bir arkadaş grubundaki süper sevimli bir kız ile oğlanın gündelik yaşamlarındaki gizemler etrafında dönüp duruyordu. Chuunibyou'nun da yine aynı formülle ilerleyeceğini düşünüyorum.

      YanıtlaSil
    3. katılıyorum. hyouka'ya çok büyük umutlarla başlamıştım ama ikinci bölümde anladım animedeki gizemlerin alt seviye olduğunu. ne var ki çizimlerin güzelliği ve özellikle okul ortamı çok hoşuma gittiği için bitirdim. işin iyi yanı daha sıkıcı bir anime bulamayacağım için bundan sonra izleyeceğim seriler belki daha güzel gelir (kimi ni todoke hariç o japon işkencesi)

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi