• Uchuu Kyoudai - 20+21



    Karakterleri ve onların hayalleriyle aralarındaki son engeli 11 bölüm gibi hayli uzun bir sürede işleyen sınavın tamamlanmasıyla birlikte 21. bölümün tamamına genel bir burukluk hakim. En azından o kapsüllerdeki sıkışmışlığa bu kadar alışan benim için durum bu.

    Yeniden gün batımına yakın gökyüzünde Ay'ı görmek bu insanların hiçbirinde bir hayranlık uyandırmıyor. Diğer 14 astronot adayı kısa bir süre gökyüzüne bakıp yollarına devam ederlerken orada çakılı kalan Mutta için bile durum böyle. Bu insanlar iki haftalığına da olsa, ufacık bir kabinde de olsa hayatları boyunca düşledikleri hayali yaşadılar. Gökyüzünü özledikleri yok, onlar için esas olan o gökyüzünün ötesindeki karanlık.

    Otobüsün saatlerce yol alıp yine JAXA'ya geldiğini bilmişim (10. bölüm) ama Nasuda Shigeo gibi bir çatlak profesörden de başka bir şey beklenemezdi. Bu insanlara iki hafta boyunca uygulanan testlerde gördüğümüz gibi o otobüs yolculuğu da sadece ilgilerini farklı bir yöne çekmek için tasarlanmıştı. Aslında bir bakıma JAXA'nın kapsüller içinde verdiği görevleri de kapsayan tek bir sınav vardı: Odaklanabilmek.

    Şimdi sınav bittiğine göre Mutta'nın bakış açısından biraz kopabiliriz. 21. bölümde gördüğümüz gibi Furuya'yı tek başına dolaştırmak ve onun monologlarına tanık olmak yalnızca Mutta odaklı serinin de gelişmesine yol açıyor. Uzay giysisinin kısıtlamalarıyla ilgili hoş detaylara girdiğimiz gibi son sınav boyunca tanıdığımız ve pek de hazzetmediğimiz Furuya'ya bir şans daha vermiş oluyoruz.

    Ben Nitta'ya ait de kapsamlı bir bölüm geleceğini düşünüyorum. Sonuçta bizim beşliden yalnızca onunla ilgili çok az şey biliyoruz. Ayrıca aklıma gelmişken o taş-kağıt-makas maçının sonucunu hiç merak etmiyorum. Bunun açıklanacağını biliyorum ama yine de hiç merak etmiyorum. Gereksiz bir merak unsuru yarattın, Serika'nın karşısında saçların filizlensin e mi Mutta!

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi