• Kuroko no Basuke - 06



    Hepi topu üç dakika süren kantin sekansı, bu serinin komedi yapıp yapamayacağına dair şüpheleri herhalde tamamen yok etmiştir. Arkada çalan ve hiç kesilmeyen savaş müziği, Kuroko ve Kagami dışındaki üç oyuncunun tekrar tekrar surlara yüklenmeleri, crowdsurfing/stagediving, sandviç almaya gelmiş rugby, sumo, futbol vs. takımları. Tekrar tekrar izlenecek kadar komikti.

    Bu güzide skeç dışında liseler arası turnuvanın başlamasıyla birlikte gereğinden hızlı geçilen bir kampın ardından direk maç başladı. ED'de gösterilen ve gelecek hafta izleyeceğimiz sahne sayesinde Senegalli oyuncuyu Dwight Howard'a mı benzettiler bilemem ama Seirin takımının bu azmanın tüm yeteneğini çok çabuk çözmesi serinin temposu açısından benim pek hoşuma gitmedi. Galiba yalnızca Generation of Miracles üyelerinin bulunduğu takımlar Seirin'in başına bela olacaklar. Bu da maalesef klasik shounen klişesi anlamına geliyor: Miracles oyuncularının olmadığı takımlara karşı Seirin rahat galibiyetler alacak.

    Serinin 25 bölüm süreceği duyurulduğu için bu temponun bizi turnuva sonuna kadar taşıması kuvvetle muhtemel. Açıkçası uzun süredir yayınlanmayan bir basketbol serisiyle kitleyi yakalamış Production I.G.'nin işi biraz daha ağırdan alıp mangadan çok uzaklaşmaması ve hiç değilse 2. sezon için şimdiden çalışmaya başlamasını yeğlerim. Aksi takdirde KnB sağlam bir potansiyeli çabucak tüketmiş bir diğer seriye dönüşebilir.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi