• Jormungand - 07+08



    Aslında birkaç cümle yazmıştım geçen hafta ama ne yazıyı tamamlamaya ne de yeni bölüm gelmeden yayınlamaya uğraşamayacak kadar tembelleşmiştim. Bu bölümlük anlatımlar ve her bölümde yeni bir rakibe/düşmana karşı verilen sonu belli mücadeleler beni hayli sıkmaya başladı.

    Hem karakter gelişimini hem de serinin -eğer varsa- gideceği tek rotayı iyice körelten bu anlatım tarzı benim yazmamı da gitgide köreltiyor. Bölümdeki olayları anlatmak dışında ne yazabileceğimi hiç bilmiyorum. Dolayısıyla Jormungand'a da şimdilik ara veriyorum. Belli ki seriyi iki sezona yaymak çok bilinçli bir stratejiymiş ve ilk sezonu resmen tanıtım kampanyasına adamışlar. Keşke kıçı kırık bir paintball oyunu üzerinden keskin nişancı elemanı ya da Afrika'daki bir çarpışma üzerinden Valmet'i tanıtmasalardı... çünkü bu kadarla tanımış olmadım.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi