• Chihayafuru - 17



    Porky ipi göğüslediğinde arkasında yazan yazı yüzünden seviyorum bu diziyi ya da trende gerekli hamleyi yapamayan Taichi'nin çekincesi/korkusu yüzünden, boğazda düğümlenen kelimeler yüzünden seviyorum. O kadar incelikli detaylar var ki, senaryoyu veya karakteri geliştirmekten ziyade serinin değerini geliştiren o kadar minik unsur var ki hayranlık duymamak elde değil.

    Şimdi, serinin temposu olması gerekenden hala ve inatla biraz daha hızlı ama karakter ve konu gelişimi çok vurucu. Chihaya'nın kafasına inen ve onu serseme çeviren bir sensei öğretisi gelecek bölümlerin tamamına hakim olacak, bunu görmek hiç de zor değil. Şimdiye kadar yalnızca kaba kuvvetle, yani çabukluğuyla hareket eden Chihaya artık aklını kullanıp bir strateji geliştirmek zorunda ama dedim ya bu serinin karakter gelişimi çok vurucu, çok kuvvetli diye işte bu bölümde bir kez daha örneğini gördüğümüz üzere yalnızca Chihaya'dan ibaret değil Chihayafuru.

    Taichi'nin tereddüt etmeden kız arkadaşından ayrılışı, Porky'nin para toplayıp uzaktaki turnuvaya gelişi, Tsutomu'nun muhteşem analizi, Kanade'nin şiirlere olan bağlılığı... bunları ve benzerlerini aslında her bölümde görmek mümkün. Asla ve asla Chihaya'ya indirgenmeden ve hatta bir adım öteye geçerek: Chihaya'nın "etrafındaki" kişilere indirgenmeden karakter gelişimi yapılıyor. Bu anlatım tarzı sayesinde yönetmeni tam karşımda kanlı canlı görmüş kadar oluyorum.

    1 Görüş:

    1. Hislere tercüman olan bir yazı olmuş. Böyle her sezon bir yapım çıkıyor ya anime izlediğime memnun oluyorum.

      Mangakasını kutlamak gerek. Karuta gibi bilinmeyen, ilgi çekmeyen bir oyunu; spor diye anlat, temellerini karakterlerle destekleyerek ikna et ve her parçasına kıymet vererek herkese sevdir.

      Böyle güzel bir mangayı, uyarlamasıyla bir adım daha ileri taşıyabilen yönetmen ve yapımcılara da helal olsun. Seslendirme, renklendirme, animasyon bunun için ve böyle lehine kullanıldığı zaman bir önemi/anlamı var. Hikayeyi dengeli ve vurucu şekilde anlayabilirsen başarılısındır. Yönetmen ve yönetmeni ayırmamızı da bunlar sağlıyor. İyi ki de Chihayafuru'yu bir yönetmen yapıyor.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi