• Mirai Nikki - 10



    Iııh, fazla da zorlamanın gereği yok sanırım. Olmuyorsa da olmuyor yani. Herkes mangayı animeye dönüştürmeyi beceremeyebilir. Bazı şeylerin uyarlamaları aslında "uyarlanmamaları" olacaksa hiç yapılmasın daha iyi, değil mi? Filler hissiyatıyla birlikte temel konu gelişimini yürütmek zaten bu sektörün en abuk tavırlarından biri, ya tam filler yap ya da hiç yapma!

    Minene'ye biraz karakter gelişimi sağlanması gayet iyi ve hatta ne kadar soğuk kanlı bir katil olduğunu anlamamız için çok da yerinde fakat klişelerle bunu ördükten sonra sürprizin daha mı sağlam bir etki yaratacağı düşünülmüş, orasını çözemedim.

    Metnin (manga) etkisini bu felaket yönetim performansına rağmen almak mümkün. Misal Yuno'nun gidip gelen aklı seriye yeni bir çehre kazandırmaya gayet müsait. Keza bir günlükçü olmamasına rağmen her şeye burnunu sokan Akise de çeşitlilik için zekice hamleler. Yine de o kadar dengesiz bir anlatım tutturulmuş gidiyor ki insan serseme dönüveriyor. Sonda çıkan Murumuru sekansları gibi bir anime yönetimi mevcut: 3 dakika filler, 3 dakika ciddi, 2 dakika ecchi, 2 dakika Yukki'nin "şimdi mi yapsam, eve kadar mı tutsam" çekinceleri, 3-4 dakika kadar da Yuno'nun insanı irrite eden tavırları (izlemeye değer tek dakikalar belki). Pasta yapmıyoruz ki böyle tariflerle bir sonuca ulaşalım.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi