• Freedom - 05




    Bölüm başında gördüğümüz Takeru ve Bismarck’ın Ao’yla ( Takeru’nun vurulduğu kız )ve kasabanın ileri gelenleriyle tanışma faslı bayağı bir eğlendirdi beni. Kasabalının “freedom nerede, nereye koydunuz?” sorularından freedom’un bir cihaz veya nesne olduğu buna mukabil Takeru’nun verdiği cevap ile kelimenin sözlük anlamını kastettiğini anlarız. Asıl soru seri “freedom” ile neyi kastediyor veya ne anlatmak istiyor? Bunu da resmin bütününü gördüğümüz zaman anlayabileceğiz sanırım.

    Yol hikayesi bitti ama başka hikayeler dinledik bu bölümde. Ao’nun hikayesi, yetimlerin hikayesi, kasabanın hikayesi, mesajların hikayesi ve Anna Marie’nin hikayesiyle aksiyondan çok dram izledik. Yapılacak çok işin ama kalan son iki bölümün olduğunu düşününce senaryoyu nasıl toparlayacaklarını merak etmeye başladım. İki dinlenme bölümünün kendini ciddiye alan, büyük sözler ve işler yapacağı imajını veren bu seri için lüks kaçtığını söylemem gerek.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi