• Ben-Tou - 4



    Gerçek olamayacak kadar güzeldi sanırım. Sonunda fanservice şov başladı, yemek savaşı yan konuya indirgendi. Neyse, umarım tek bölümlük bir hevestir bu çünkü belli ki Shaga'nın gelişiyle bu sahnelerin artma ihtimali çok yüksek. Her bölümde Satou'ya yavşayıp önüne gelenin sütyeniyle oynayacaksa Ben-Tou çekilmez bir hal alabilir.

    Öte yandan hala ümitlerimi canlı tutan bir gelişme, seriye yemek mafyasının dahil edilmesi. En azından ben şimdilik mafya diye adlandırıyorum. İstihbarat konusunda ne denli titiz çalıştıklarını görünce serinin üç bölümde hemencecik yarattığı dünyasının genişlemeye devam edeceğini düşünüyorum.

    Bir de David Production'ın sezon içinde bu kadar underrated kalmış bir animeye nasıl her bölümde çoğalan bir değer kattığına değinmek lazım. Absürt bir senaryo, nefis bir komedi, basmakalıp olmamaya gayret eden karakterler falan hepsi güzel de o kavga sahneleri gerçekten muazzam. Belki de hiç beklentim olmadığından... hadi dürüst olursam negatif yönde bir beklentim olduğundan bu sahneler beni hala etkilemeye devam ediyor. Her detaya (Kumral'ın yüzünü bile göstermeyecek kadar) azami dikkat eden firmanın bu çizgiyi korumasını ümit ediyorum. Level E'den sonra Ben-Tou da gayet başarılı gidiyor. Kış sezonundaki Inu x Boku SS'i daha şimdiden merak ediyorum.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi