• Usagi Drop



    Drama/Slice of Life türünü benimsemiş animelerde yetişkin karakterlerin ön plana çıktığını ve klişeleşmiş çocuksu davranışların fazla yer bulamadığını görürüz. Büyüklerin küçük problemlerini büyütmek yerine oldukları gibi kabullenmemizi isteyen daha gözlemci bir tavır hakimdir. Usagi Drop da bu telden çalan ve işin aslı türe hiçbir yenilik getirmeyen bir anime fakat hangi dakikasında her ne anlatıyorsa sonuna kadar hakkını vererek yapmayı başarıyor.

    Dedesinin 6 yaşındaki gayrimeşru kızı Rin'i evine kabul eden Daikichi'yi izliyoruz seri boyunca. 30 yaşındaki bu adamın çocuk yetiştirmekle ilgili zerre kadar bilgisi bulunmamakta. Rin ile birlikte büyümeye başlayan Daikichi bir sürü ebeveyn testinden geçiyor. Kimini veriyor, kiminde çakıyor ama bizler için mühim olan bu sürecin kendisi. Daikichi'nin bekar hayatı Rin'in gelişiyle inanılmaz bir dinamizm kazanıyor ve Daikichi asla geri adım atmıyor. Onu sıradan bir kahraman yapan da bu özelliği.

    Gerçekçilik ve inandırıcılık arasındaki dikenli telden rahatlıkla sıyrılan Usagi Drop rolünü asla büyütmeyen karakterlere sahip. Her birinin yaşadıkları üzerinden sembolize edilen kavramlarla seri kendini sürekli geliştiriyor. Bir ağaç dikmenin, ufacık bir mürekkep kutusunun bile dikkatli seyircilere armağan niteliği taşıtması basit ama etkili bir yöntem. Derin çıkarımlara koşturup izleyeni soğutma riskini kolaylıkla bertaraf eden Usagi Drop gözlemci tavrıyla anlatmak istediklerini yüksek sesle söylüyor ve bittiğinde ardında sıcacık bir mutluluk bırakıyor.

    5 Görüş:

    1. Seriyi, kendisi gibi duru ve güzel şekilde anlatmışsın. Tastamam bir yazı olmuş. :)

      YanıtlaSil
    2. bilmiyorum bu yorumu okurmusunuz ama bu seri bende gerçekten sizin bahsettiğiniz gibi anlatılamayan bir mutluluk bıraktı bana bu seriye benzer dram (belki romantik)bir anime(manga okumuyorsunuz galiba ama manga da olur- ingilizce sorunum yok) önerebilirmisiniz?

      YanıtlaSil
    3. Evet, manga okumayı bir türlü öğrenemedim. Netten zaten okuyamıyorum, elime alınca da tersim dönüyor :)

      Yine benzer tempoya sahip, ağızda hemen hemen benzer bir tat bırakan AnoHana, Hanasaku Iroha, Natsume Yuujinchou, Ikoku Meiro no Croisee, Bartender; konu olarak çok yakın Clannad, bir de aynı sıcaklığa sahip Kurenai var.

      Romantizm için Natsuyuki Rendezvous, Nazo no Kanojo X, (biraz riskli bir öneri), Nana, her ne kadar fazla sevmesem de Kimi ni Todoke, harika bir film olan Byousoku 5 Centimeter, eskilerden Kimagure Orange Road ilk aklıma gelenler.

      Türe hakim olanlardan da başka yorumlar gelebilir belki, benden şimdilik bu kadar çıktı.

      YanıtlaSil
    4. Favorilerinden birini önermemen ilginç olmuş. Tür olarak benzer benzemez bilemem ama Usagi Drop seven biri büyük ihtimal Tokyo Magnitude 8.0 da sever sanki. :)

      YanıtlaSil
    5. sanırım nana ya göz atıcam baska yerlerde de cok begenilmis sagolasın öneriler icin.byousoku 5 centimeter gercekten cok güzl bir filmdi. nazo no kanojo x i burda okuyup izledim güzel ama bir sorum var onu da kendi sayfasında sorayım.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi