• NO.6


    NO.6

    noitaminA kuşağındaki eşleniği Fractale gibi No.6 da aynı konsept üzerinden kısacık hikayesini şekillendirmeye çalışan bir anime. Yine Fractale'da olduğu gibi çok özgün bir hava uyandıran -ama aslında sıradan olan- bir bilim kurgu masalını post-apokaliptik sayılabilecek bir dünyada anlatmaya uğraşıyor.

    Seri boyunca iki zıt karakterdeki başrolünü de kahramanlık seviyesine eriştirmek için elinden geleni ardına koymayan No.6, dış dünya ile arasına duvar çekmiş bir süper kentte geçiyor. İlerlemiş teknolojinin hakim olduğu bu kentte insanların konforları ve yaşam standartları en üst seviyedeyken düzeni bozanların duvar dışındaki yaşamlarınaysa bir sefalet hakim. No.6 içindeki intizam ve huzur dolu yaşantı ile duvarın ardındaki kaos ve düzensizlik durumunu seri boyunca mukayese etmeye çalışan No.6 bu tezattan her fırsatta nemalanma gayretinde.

    Bu karşılaştırmada taraf tutarak tipik bir anlatı biçimini benimseyen animede yalnızca Shion ve Nezumi karakterlerine yeterli ilgi gösterilip geri kalan kadroya üvey evlat muamelesi yapılıyor. Haliyle bölümlerin ilerlemesi ve 11 haftalık sürecin her geçen gün geri saymasıyla da konunun detaylandırılması gerekliliği alabildiğine boşlanıyor. Bu tempodaki tüm anlatıların düştüğü hatayı yineleyen No.6 ne karakterlerini tam olarak tanıtabiliyor ne de konusunu netleştirebiliyor. Sonuç olarak kendi kazdığı kuyuya düşen anime kısır geçen yaz sezonunda çok çabuk unutulacak bir yapımdan öteye gidemiyor.

    1 Görüş:

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi