• Black Lagoon: Roberta’s Blood Trail - 5


    Black Lagoon: Roberta’s Blood TrailBlack Lagoon: Roberta’s Blood Trail
    Black Lagoon: Roberta’s Blood TrailBlack Lagoon: Roberta’s Blood Trail

    Sonunda bu berbat OVA seri de bitti. Bir ara hiç bitmeyecekmiş gibi gelen sıkıcı bölümleri, zayıf ve basit aksiyonu, rezaletten de beter senaryosuyla bildiğim ve sevdiğim Black Lagoon serilerinin adeta içine etti. Projeyi bulana da, neredeyse her bölümü gece çekip karanlıkta hiçbir şey göstermeyen yönetmenine de, gidip el ilanı yazması gereken senaristlerine de lanet olsun! Resmen Black Lagoon'ın üç kuruşluk şerefine küfreden bu OVA serisini mümkünse hiç kimse izlemesin, mutlu mesut yaşamaya devam etsin.

    Revy'nin geçmişiyle ilgili sahnelerde biraz dikkat kesilsem de bölümün tamamında uykuyla savaş verdim. İki seriyi de izlerken ne diyaloglar umurumuzdaydı ne de konu. Varsa yoksa aksiyon, varsa yoksa çatışma izlerdik. Şimdi Rock'u büyük beyin diye peydahladılar, ben de çok umurumdaymış gibi her bölümü izledim. Hep o tadı damağımda kalmış sahnelere denk gelirim ümidim vardı lakin OVA'lardaki tek bir sahne bile o tada yaklaşamadı. Benim tavsiyem "zaman kayıpları" kategorisinde başa güreşecek bu OVA seriyi kesinlikle izlemeyin, gidip ilk iki sezonu izleyin ve tadını çıkarın. Roberta'nın da, Rock'un da...

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi