• Deadman Wonderland - 3



    Hadi her kanlı sahnede uygulanan karartma gecelerini, Shiro'nun bana Fractale'dan Nessa'yı hatırlatmasını ve Ganta'nın bu bölümde şekeri alınca "Sezercik Aslan Parçası (Resim 1/4)" performansıyla Shiro'nun yine bu bölümdeki "Bana ne, bana ne (Resim 4/4)" diye mızıkmasını bir kenara bırakalım bu serinin soundtrack albümü ne zaman çıkacak onu bir konuşalım. Ben en az 3 Disc olarak çıkar diyorum, arttıran varsa beri gelsin. Her sahneye ayrı bir melodi ve hepsi inanılmaz güzellikte. Animasyonda dengesiz, sansürde istikrarlı takılan Manglobe hiç değilse müziklerde müthiş bir kalite yakalamış. En azından namına yakışır seviyeye bir yerden ulaşmış.

    Animasyondaki dengesizlik derken Ganta'nın saykoya bağladığı sahneleri kastetmiyorum elbette. Fakat öyle anlardaki nefis çizimlerin ardından Shiro'nun moeleşmesi bana çok salakça geliyor. Bir de neredeyse tüm bölümü üzerine yazdığın bir karakteri finalde tanıtıyorsun ama ekran sisli, kapkaranlık. Ee, ne anladım ben bu işten?!

    Tamaki'nin konsey toplantısıyla başlıyoruz. Tamaki'ye geçen bölümde onca kişiyi öldürttüğü için kızanların kimlikleri belirsiz ama büyük ihtimalle hükümet, iç işleri gibi mercilerin adamları. Kendini denetleyen kimse olmadan hapishanede at koşturan, odasını oyuncaklarla doldurmuş ruh hastası Tamaki yeni oyuncağı olarak Ganta'yı bellemiş durumda. Amacını veya beklentisini henüz bilmiyoruz. You'yu da Ganta'nın bekçiliğine vermiş ki bir gelişme olursa hemen kendisine ispiyonlasın. Wretched Egg (Red Man) belirdiğinde ağzı kulaklarına varan Tamaki'nin sürekli sözünü ettiği "asıl" Deadman Wonderland nedir, onu da bilemiyorum ama bu tempoyla 30 saniyede öğreneceğimiz garanti.

    Serinin 12 hafta süreceğinin bilinciyle bölümleri izlerken tempoda ne kadar acele ettiklerini çok rahat fark ediyorsunuz. Bu bölümde anlatılanlar eminim manganın birkaç chapterını kapsamıştır ve arada inanılmaz detaylar atlanmıştır (hatalıysam yorumla... lütfen yani). Shiro'nun hapishane kayıtlarında olmayışı, Ganta'nın Wretched Egg ile ikinci kez karşılaşması ve gücü kullanması, Makina'nın her şeyi kontrol etmediğinin farkına varması, Senji'nin kabiliyetlerinden birkaç kuple sunması gibi sahneler o kadar hızlı ki neredeyse ezberden mangayı okuyorlarmış gibi bir hisse kapıldım.

    Tempo felaket, animasyon bir mükemmel bir yerlerde, Ganta'nın Sezercik'e dönüşebilme ihtimali, Tamaki'nin feci klişe bir kötü adam olması ve benim kişisel sorunum Shiro'nun seslendirme sanatçısı falan üst üste gelince ben bu seriyi hemen bırakmak istiyorum... ancak o müziklerden herhangi biri sahnenin başında bir gazla girince de eksikmiş, gedikmiş hiçbir şeyi gözüm görmüyor. Böyle devam edeceğiz artık, ilk çeyrek bitti ne de olsa.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi