• AnoHana - 5



    Etkileyici bir sözle giriş yapmak için bir hayli düşündüm ve sonucunda hiçbir şey bulamadım. Daha önce bu blogda kullandığım kelimelerden sıyrılıp yeni bir şey söylemenin ferahlığını hissedeyim dedim, o da olmadı. Bölümle ilgili konuşmaya başlamadan önce bu serinin "artık" gözümde nerede olduğunu göstermesi açısından "günümüzde bu tarz animeleri yılda 1 kere izleyebiliyorsunuz," demek istiyorum. Sanırım yeterli olur...

    Bu serinin, kadrosuna eşit şekilde önem verdiğinden bahsetmiştik. Menma'nın ölümünden doğan travmayı sadece Jinta'nın değil tüm karakterlerin aynı derecede yaşadıklarını yavaş yavaş görmeye başladık. Önce Jinta ile başlayan süreç azimle ve aynı dozda ilerletildi ve sonucunda ilk çözülme Yukiatsu'dan geldi. Birçok açıdan oldukça depresif sayılabilecek bölümde Menma'nın bile kendi ölümünü anlamlandırmaya çalışması benim için muhteşem bir detaydı.

    Aslında Menma'nın ölümünü getiren kazanın parçaları neredeyse hazır. Boşlukları doldurmak bir şey ifade etmese de kızın nasıl öldüğünü tahmin edebiliriz lakin her zamanki gibi konumuz bu değil. Jinta'nın içine kapanıp evinden çıkmayan bir hikikomoriye dönüştüğünü zaten biliyorduk. Yukiatsu'nun ise Menma'nın ölümünden kendini sorumlu tuttuğunu yeni öğrendik. Beni en çok yanıltan da bu oldu. Şimdiye kadar hep Jinta'yı kıskandığı için aksi ve lanet biri gibi davranan Yukiatsu aslında inanılmaz ağır bir bunalımdan geçmekteymiş. Menma'ya aşkını itiraf edip "görece" negatif bir karşılık alması ve büyük ihtimalle de bu olayın akabinde kazanın cereyan etmesi Yukiatsu'nun o günden bugüne kadar kendini suçlamasına neden olmuş. Gerçekten sade ama bir o kadar da etkili bir alt metin.

    Anaru'nun da hali hazırda özgüven sıkıntısı yaşadığını ve kendi yaşantısını bir yere konumlandıramadığını biliyoruz. Sürtükten hallice sayılabilecek iki arkadaşının yanında ne yaptığını bilmeden takılan Anaru kendini sürekli Menma ile mukayese etmekten de alamıyor. Jinta'ya aşık olup olmadığını bilmese de onu bir türlü kafasından atamıyor. Yukiatsu gibi Anaru da geçmişte aşkına karşılık bulamayıp bu hayal kırıklığını hala içinde barındıran ve mevcut yaşantısını da bu üzüntüden sıyrılamayıp devam ettiren bir genç. Kendisine tamamıyla hastayım, orası ayrı.

    Beni esas etkileyense Poppo ve Tsuruko’nun problemleri oldu. Şimdiye kadar yan karakterden öteye gidemeyen ikilinin de Menma'nın ölümünü kabullenemediklerini görmek çok şaşırtıcıydı. Çok bilge ve ukala görüntüsünün altında Tsuruko'nun da Menma'yı birçok yönden kıskandığı aşikar. Yukiatsu’nun Menma takıntısının farkında olduğu içindir belki defterine bile Menma'nın (ya da elbise giymiş Yukiatsu'nun) resmini çiziyor. Daha önceleri kızın Yukiatsu'ya karşı bir aşk beslediğini zannetmiyorum, diye yazmıştım ama sanırım bu konuda da yanılacağım.

    Poppo ise hep çok özgür bir profil çizmesine ve başına buyruk yaşıyormuş gibi görünmesine rağmen sürekli eski arkadaşlarıyla bir araya gelmek için bir şeyler düzenlemekle meşgul. Jinta'nın yemeğine otlanması ve iki önceki hafta yapılan parti Poppo'nun da aslında yapayalnız kaldığını ve bu durumdan hiç hoşnut olmadığını gösteriyor. Ayrıca onun Menma'yı bu bölümde yeniden görmek için ısrar ettiği sahneler onun çaresizliğini ve isyanını simgeliyor. Poppo aslında dünyayı gezmeyi değil, yeniden eski kulübede diğer 5 arkadaşıyla oyun oynamayı diliyor.

    Ve serinin ne kadar özenle hazırlandığının göstergesi olan Menma. Diğer karakterlerin tek tek çözülmelerine şahit olur veya bunun sinyallerini almaya başladığımız haftada Menma da şimdiye kadarki eğlenceli küçük çocuk imajından tamamen vazgeçerek kendini koyuverdi. Onun ağladığı anlarda ne yalan söyleyeyim tüylerim diken diken oldu. Poppo'nun bir yandan devam etmesi de üstüne eklenince ağlamama ramak kaldı. Menma bile dileğinin ne olduğundan, neden sadece Jinta'nın kendisini görebildiğinden bihaber.

    Menma'nın ne dilediğini herhalde seri sonuna kadar öğrenemeyeceğiz. Benim de 1-2 tahminim var (herkesin Menma'yı görebilmesi, herkesin yeniden arkadaş olması vb.) ama dediğim gibi bunun hiçbir önemi yok. Bu saatten sonra serinin ne yönde ilerlediğini kestirmek artık zor değil ama varacağı yere nasıl gideceğini izlemek bu hafta belli olduğu üzere kesinlikle tahmin edilebilir değil. Ekleme gibi duracak ama Yukiatsu'nun Anaru'ya "biz geçmişte kaldık" dediği sahnede trenin durması ve yanlarından ekspres tren geçmesi ne kadar muazzam bir metafordur öyle...

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi