• Tiger & Bunny - 4



    Süper kahramanlarla ilgili bir seri yapılıyor diye Hollywood çakması hareketlere girişmenin bir manası yok ki. Tiger & Bunny çok eğlenceli bir fikirle doğmuş bir anime. Bunu neden Amerikanvari saçmalıklarla dolduruyorlar, hiç anlamadım. Her tarafı kameralarla çevrilmiş ve bir sürü süper kahramanın bulunduğu şehirde neden domuz maskesi takmış bir adam zırhlı araç kaçırır ki? İhtimalleri daraltırsak bunun nedeni sadece suçlunun da ufak bir mizah öğesi olarak kullanılmasına denk gelir, eh bu da Japonlara değil Amerikalılara yakışacak derecede kötü bir espri sayılır.

    Başrollerimiz Tiger ile Bunny arasındaki sürtüşme de çok Hollywood kokuyor. Birbirlerine soktukları laflar kabak tadı vermek üzere ama esas metalik kostümünün üzerinden Tiger'ın yanağını kaşıdığı sahne süper salakça bir espri. Blue Rose'un kariyer planlarına yönelip kahramanlığı sorgulaması iyiye işaret diyordum ki bardaki bir sarhoş tarafından gerçeği görmesi yine tadımı kaçırdı. Oysa bölüm boyunca bir hayli asi ve asabi görünen hatunumuz kendi karakter gelişimi adına çok doğru bir rotada ilerlemişti ama işte Tiger ile barda iki muhabbet, üstüne de sarhoşun sataşmaları falan denince "bir süredir" yaşadığı ikilem anında bitiverdi. Bence seriye bu kadar çabuk bir bağlama yakışmadı.

    Herhalde bir noktada bu zararsız suçlulardan vazgeçip şöyle ciddi bir kötüyü seriye dahil edecekler, aksi takdirde animenin her hafta aynı teraneyi izlettirmekten farkı kalmayacak. Ortalıkta serinin 24 bölüm süreceği lafları da dolaşıyor. Böyle bir süre kopardılarsa umarım diğer kahramanlara da eşit süreyi tanımayı akıl ederler, gerçi serinin adı Tiger ile Bunny ama neyse...

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi