• Gosick - 12



    Listening to the Voice of the Cicadas on a Summer Afternoon

    Nihayet saçmalık seviyesindeki bir hızla çözülen olaylar konusunda frene basmayı akıl ettiler. Bölüm her ne kadar fillerdan öteye gidememiş olsa da Kujo'nun şimdiye kadar anlatılmamış geçmişi için iyi bir görev üstleniyor. Ha keza Victorique'in de her fırsatta yer bezi gibi kullandığı Kujo'ya aslında ne kadar önem verdiğini de göstermeye çalışıyor. Araya sıkıştırılan ufak bir bilmeceyle de izleyiciyi yeniden hafiyelik karakterine büründürmeye gayret ediyor.

    Kujo'nun her fırsatta "İmparatorluk askerinin üçüncü oğluyum" demesine alışkınız. V ise bunun ne kadar yanlış bir bakış açısı olduğunu hiç beklenmedik bir anda çocuğa söyleyiveriyor. Sürekli annesi tarafından üstüne titrendiği için dedesinin azarlarına maruz kalan Kujo'nun neden Avrupa'ya "kaçtığını" da böylece öğreniyoruz. Bölüm tam bir filler olduğundan üzerine yazacak fazla bir şey yok lakin en azından tempoyu yavaşlatıp daha önlerinde 12 bölüm olduğunu hatırlamaları güzel.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi