• Deadman Wonderland - 2



    Yapma Manglobe! Hiç değilse sen yapma! Böylesine sert bir animenin üstünü bu kadar da örtme! Aylardır beklediğim Deadman Wonderland'i "çocuklar için vahşet" kuşağında oynatıp benim tepemin tasını attırma. Bu kadar bekledikten sonra bu mudur bizlere reva? İnanılmaz vahşi sahnelere karartma geceleri oynattığın yetmiyor, -bu seriye göre- basit bir mahkum marizleyişini bile dolabına arkasına saklıyorsun. Aside düşmüşleri berbat çizimlerle göstermemeye kasıyorsun, şişe geçmiş adamlarda ekranda adamı aratıyorsun. Kusura bakma ama komik oluyorsun.

    Resmen biçilmiş bölümün konuyu anlatmaya çalıştığı sahnelere bakacak olursak yan karakterlerin bazılarında ve hikayenin belli bölümlerinde gelişim yapıldığını söyleyebiliriz. Yıl 2023, 10 yıl önce bir felaket yaşanmış. Deadman Wonderland ülkedeki tek özel hapishane ve kendine mahsus kuralları bulunmakta. Stadyum dolusu insan bu mahkumların aralarında düzenlenen yarışmaları izlemeye geliyor. Moral olarak çökmüş ülkenin eğlencesi haline gelen mahkumlar da ölümüne yarışmak zorundalar çünkü işin ucunda "casts" puanlarını kazanmak var. "Cast" hapishanenin para birimi gibi. Bir mahkum ne kadar çok puan toplarsa hapishane içinde o kadar lükse kavuşuyor ve eğer yeterince kazanırsa mahkumiyet süresinden bile düşülebiliyor. Aynı zamanda 3 günde bir boyundaki kelepçeyi resetlemek için yenmesi gereken bir şeker bulunmakta ve bu şeker de puanla alınabiliyor. Ganta da bu kuralları duyar duymaz yarışa katılmaya karar veriyor.

    Sansürü falan bir kenara bırakalım, hikaye oldukça acımasızca tasarlanmış. Mahkumların para uğruna katıldıkları bu yarıştan kaç kişi sağ çıktı? Eğer tüm yarışmalar böyleyse cidden hapishanede inanılmaz bir rotasyon, ülke çapında inanılmaz bir suç oranı var demektir. Bir yarışma, tek kazanan, onlarca ölü. İyi fikir sahiden, yanına da stadyum hasılatı falan derken sinsi müdür Takami'nin oynattığı ipler bir kısalıp bir uzamakta. "Bana kural koyanın aklını alırım" diyen başrolümüz Ganta'nın henüz 2. bölümde "kahramanımız" sıfatına yükselmesi inceden bir shounen havası estirdi bende ama dur bakalım. Bir de neci olduğunu hiç kestiremediğim Shiro'nun bu çocuğu niye koruduğunu anlasam derdim tasam kalmayacak... Bu arada geçen hafta şaka olsun diye demiştim ama hakikaten Shiro'yu seslendiren sanatçı (Hanazawa Kana) yakın tarihte bende derin (!) izler açan Fractale'deki Nessa'yı da seslendirmiş. Eh, iki serideki çiftleri düşündüğümüzde Ganta hiç değilse Clain kadar gerzek değil. İyiye mi kötüye mi işaret bilemedim.

    Görsellerin hali içler acısı. Karartma veya aydınlatma tekniğiyle maşallah hiçbir şey görmek mümkün değil. Küfürler de salak bir biiiip mağduru. Madem küfrettirecek kadar cesaretin var neyini sansürlersin, diyeceğim ama zaten hapishanenin olduğu gibi serinin kuralları da baştan çizilmiş. Öte yandan müzikler bir harika. ED'yi sevmedim, OP gayet güzel ama bölüm içinde neredeyse 7-8 farklı melodi çalınıyor. Umarım finale kadar bu çeşitliliği devam ettirmeyi başarırlar.

    Şu sansür işi acayip canımı sıktı, büyük ihtimalle seriyi bırakacağım.

    1 Görüş:

    1. Serinin mangadaki bazı detayları içermemesi pek hoşuma gitmedi. Manganın Final stage'inde Ganta elemana posta koyduktan sonra düşen panellerin belli bir sistematiğe göre düştüğünü farkedip, elemanın ona saldırırken düşmesini sağlıyordu. Yani animedeki gibi şans eseri kurtulan değil de, hesap eden kafası çalışan bir Ganta okuyorduk. Sansürü geçtim ama karakter gelişiminden çalmalarına oldukça canım sıkıldı.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi