• Bannou Yasai Ninninman



    İlkokula giden Mari sebze yemekten ve süt içmekten ölesiye korkmaktadır ki bu korkusu uykusunda onu sıkça yakalar ve kabuslarla uyandırır. Mari'nin tek korkusu bu besinler değildir, aynı zamanda eskiden yaşadığı bir olay yüzünden evinin yakınındaki köprüden de çekinmektedir. Okuldaki beslenme saatinde önüne gelen havuç, biber ve sütü yemek zorunda kalınca tüm yaşantısı değişir. Bu besinler onun karşısında canlanır ve arkadaşı Momo'nun kayıp köpeğini kurtarması için ona yardım ederler.


    Yoshihara Masayuki'nin ikinci yönetmenlik deneyimi olan Bannou çok tatlı bir çocuk animesi. "Sebzelerini ye, sütünü iç" gibi bir basit mesaj içermesinin yanında "korkularının üstüne gitmelisin" gibi gerekli bir dersi de barındıran animede çizimler de hitap ettiği profile göre düzenlenmiş. Oldukça cıvıl cıvıl renkler ve kabusların bile neşeli içerikleri animeye güzel bir hava katmış. Çocuklar kadar yetişkinlerin de izlemekten zevk alıp hiç sıkılmayacakları, projenin de yayınlanan ilk filmi olan Bannou güzel bir açılış niteliğinde.

    Young Animator Training Project hakkında:
    Hakkında fazla bir bilgim olmadan takip ettiğim projeden yine de bazı beklentilerim vardı. Farklı isimlerin bir araya gelmelerinden olsa gerek Genius Party gibi bir proje bekliyordum ve çok fena ters köşeye yattım. Projenin amacı adından da belli olduğu üzere genç animasyon sanatçılarının eğitimi için yaratılmış. Yine de insan senaryo anlamında bazı yenilikler bekliyor. Tabii projeye ayrılan fon ve büyük stüdyoların gösterdikleri ilgi gelecek dönemler için umut vadedici. Daha pek çok yeni yeteneğin iştahını kabartacak ve belki de hiç alakası olmayanların da meraklarını cezbedecek bu projenin devam serilerini görmek isterim.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi