• Level E - 6



    Dancing in the Trap!!

    Geçen haftadan devam ediyor ve haftaya da malzeme bırakıyoruz. Bu arc yine komik olmayı bir şekilde başarıyor belki ama öncekiler gibi kahkaha attırmıyor, en azından benim için durum bu. Yetişkinlerden çocuklara geçişin de bunda etkisi olabilir, bilmiyorum. İlk 4 bölümde oldukça ciddi takılıp ayar veren anime son 2 haftadır naifleşti gibi. Bu bölümde de anahtarı kullanma şartı Prens'in hain tuzaklarından biriydi ve sarışın çocuğun 30 saniye boyunca isim sayması eğlenceliydi. Serinin açık ara en iyi yan karakteri Craft'ın fıttırması ve çocuklara yardım edemediği için boynunu bükmesi falan da keyifli anlardı belki ama sonrasındaki RPG dünyası beni çok da sarmadı.

    Sarmadı derken detaylara verilen önemi atlamamam gerek. Kötü bir oyunun arka planını aynen uyarlayan yapımcıları tebrik etmek gerek. Özellikle 2. fotoğrafta ve bölüm sonunda kullanılan pikselleştirme efekti zekiceydi. Ha keza kasaba girişindeki sıfır yapay zekalı kadın ve bir görevin tamamlandığını belirten yaşlı amca güzel yakalanmış detaylardı. Ama bunların hepsi bana çok statik bir ilerleyiş hissi verdi. "Şunu, şunu koyarsak burada gülerler" yaklaşımı komedi türünde her zaman beklenilen etkiyi yapmadığı gibi çoğu zaman ters de tepebilir. Bunun yerine yine planlı programlı giden ama bunu hiç çaktırmayan bir süreci yeğlerdim çünkü komedinin en önemli noktası gafil avlamakta yatar. İlk 4 haftada olduğu gibi.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi