• Gosick - 2



    The Souls of the Dead Raise a Shipwreck

    Şükürler olsun kavuşturana!

    Gosick'i takip etmek kesinlikle çok keyifli olacak. Bir Sherlock Holmes hayranı, Agatha Christie manyağı olarak "gizem" türüne ait tüm yapımları izlemeye gayret ederim. Birçoğu kötü yazılmış senaryoları, büyük çoğunluğu berbat yönetimleri yüzünden beni daha başta kaybederler. İçlerinden çok azı ise seyirciyi merakta bırakıp son anda olayları açıklamayı başarır ve ben böyle yapımlara kalpten bağlanırım. Bu serinin konusunu falan okuyunca içimde bir beklenti oluşuvermişti. Geçen haftaki açılış bölümüyle "eh işte" dediğim anime bu haftaki bölümüyle "vay be!" dedirtti çünkü "gizem" türüne ait bir yapımın yapması gereken tüm doğruları bu hafta yaptı. Ancak bu kadar kusursuz bir kurguyla ilerlenebilirdi. Bundan sonra her hafta Gosick'i iple çekeceğim.

    Hikayemiz 1924 yılında Avrupa'nın en küçük ülkesi Sauville'de geçiyor. Japon İmparatorluğu'ndan bir askerin üçüncü oğlu şeklinde bize takdim edilen Kazuya mert ama biraz çekingen bir delikanlı ama ben onunla hiç ilgilenmiyorum zira sezonun en iyi karakteri karşımızda! Yaşını henüz bilmediğimiz Victorique muhteşem zekasıyla olayları çarçabuk çözebilen bir dahi. Kısacık boyuna rağmen upuzun saçları ve ağır başlı duruşuyla girdiği her ortamdaki en ciddi karakter oluveriyor. Hele bir de yapılan saçma yorumlarla dalga geçmek için kullandığı gülüşü yapımcıların bu karaktere yükledikleri en güzel detaylardan biri. Gosick'i izlemek Victorique'i izlemek olacak ve bundan hiç gocunmayacağım.

    İkinci bölümü bu kadar beğenmemin asıl nedeni bu haftaki olayın karmaşık yapısıydı. İlk paragrafta bahsettiğim doğruları her türlü "gizem" numarasına başvurarak yapmaya çalışıyorlar. Vakti zamanında 11 çocuğun birbirlerini öldürdüğü ve "hayalet gemi" olarak bilinen bir gemiye gelen karakterlerimiz yedikleri yemekten zehirlenince kendilerini bir anda gizemli olayların ortasında buluyorlar. Duvara kanla yazılan yazılar, bubi tuzakları, farklı odalar vs. gibi öğeler nefis bir kurguyla bizlere sunuluyor ve Victorique ile birlikte biz de olayı çözmeye çalışıyoruz. Hepsi yetmezmiş gibi bir de "devamı haftaya..." numarasını çekip hiçbir şeyi aceleye getirmediklerini gösteren yapımcılar benden şimdilik tam not almış durumdalar.

    Eğer siz de polisiye romanlardan, dedektiflik hikayelerinden, bulmaca çözmekten hoşlanıyorsanız Gosick'i kesinlikle kaçırmamanızı tavsiye ederim. Çok çok uzun zaman sonra bir animeden bu tadı almak şaşırtıcı olduğu kadar mutluluk verici. Kazuya'nın üzerine fazla düşmez ve Victorique'i hep bu bölümdeki gibi ön plana çıkartırlarsa benim için sezon en iyi animesi Gosick olacak gibi görünüyor. Umarım şu bölümden aldığım hazzı sizler de alırsınız ve teorilerimizi konuşma şansı buluruz.

    p.s. Bu arada ben katili buldum :)

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi