• Highschool of the Dead - 10



    The Dead's House Rules

    Böylesine salaklığa ulaşmış seriler beni gerçekten yoruyor, yazma enerjimi tüketiyorlar. Koca bir bölüm "ya gitsek mi ki?", "yok, otur oturduğun yerde be hacı", "oğlum, valla gidelim bak", "bi düşünelim aslında" diyaloglarıyla bezeli. Hayır, o kadar zombiden canlarını kurtardıktan sonra bizimkilere neden rahat batıyor? Niye yetişkinlerin yanında kalmak onurlarına dokunuyor? Önce Takagi gururuna yediremeyip ailesine başkaldırıyor, akabinde Hirano biraz ateş edesi geldiği için silahları yüklenip kaçmaya çalışıyor. Konu bulamadıkları her hallerinden belli olan yazarlarsa sefilleri oynuyorlar.

    Biraz kalabalık görünsün diye yazıyorum yoksa sahiden bu bölüme dair anlatacak hiçbir şey yok, gelecek bölümde yine fırlayacak olan manyak öğretmeni saymazsak. Benim izlediğim sürümdeki sansürlenmiş sahnelerden çıkarabildiğim kadarıyla öğrencileri çılgın seks alemlerine sokup hepsinin fotoğraflarını çeken bu hasta öğretmen gelecek bölümde bizim tayfanın bulunduğu malikaneye teşrif edecek. Tek derdi bağcıyı dövmek olan senaristler de zombilerden sıkılıp tekrar Shidu Kouichi isimli bu öğretmeni ana problem haline getirecekler. Şükürler olsun ki 2 bölüm sonra bitecek seri. Azıcık daha katlanmalıyız.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi