• Fullmetal Alchemist: Brotherhood - 53





    Flame of Vengeance


    Mustang odaklı bir bölümle geçtiğimiz iki haftanın aksiyonu bir nebze olsun bölünüyor ve tek karakter üzerine yoğunlaşıyor. Dostu Hughes'ün intikamını alma fırsatı gören Mustang karşısına çıkan Envy'i paso yakıyor, ölümlerden ölümlere sürüklüyor. Führer'in karısını radyoya çıkartan iyiler tayfası halkın desteğini de arkalarına almak için propaganda yapıyor. Dünyadan haberi olmayan kadıncağızın söyledikleri Führer'in yandaşlarını halkın gözünde küçük düşürürken kendisini kurtaran Mustang'i de göklere çıkartıyor.

    Mustang'in geldiği gibi kuklaları soğukkanlılıkla artistik bir 8 yaparak yakması onun kararlılığını gösteriyordu. Ed'in "aman kimse ölmesin" tutumu açıkçası bu seri için fazla naif kaçıyor. Belki ilk seride bu tutum normal ve sağlıklı karşılanabilirdi ama Brotherhood göze göz, dişe diş ayarında bir seri. Acımaya yer yok. Mustang zaten Envy'i gördükten sonra gözünü intikam bürüyor ve yanına kimseyi almayarak çirkin yüzünü de saklıyordu. Bölüm sonundaki sürpriz elbette ki fazla bir şok etkisi yaratmayacak. Haftaya o sorun da aşılacaktır lakin haftaya seyirciyi merakta bırakmak için yapılan bu taktik bana biraz zorlama göründü. Madem sürpriz olacak gelecek haftanın kesitlerini gösterirken neden Mustang de Hawkeye da görünüyor, değil mi?

    Bölümde Mustang'in bir özelliğini de öğrenmemiz güzeldi. Sağ eliyle yakan Mustang sol eliyle de nişan alıyormuş. Bundan daha önce bahsedildiğini hatırlamıyorum. Son 3 bölümdür iyice boşlanan bir diğer konuysa başkaldırıdaki bazı karakterlerin tamamen unutulması. Bunların başında da Hohenheim geliyor. Adam yanına Lan Fan'ı alıp bir yerlere yürümeye başladı, sonra kızı gönderdi ve kendisinden bir daha haber alınamadı. 1 dakikalık ufak bir pasaj yeterli olabilirdi ama yapımcılar adamı tamamen unuttular. Gerçi bomba bir dönüşle "ha demek ki bu işin üstündeymiş" diyeceğimize eminim ama Hohenheim gibi 2. serinin belki de en önemli karakterinin dakikaları daha fazla olmalı diye düşünüyorum.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi