The Promised Day
Greed ile Führer'in dövüşünden beraberlikle karışık Greed'in mağlubiyeti çıkar. Bu esnada bir kavga da Armstrong'ların malikanesinde yaşanmaktadır. Ailenin başına geçmek isteyen Olivier ile abisi Alex arasında evi temelinden yıkacak şiddette bir düello yaşanır ve kalıbından beklenmeyecek kadar kuvvetli çıkan Olivier galip çıkar. May Chang'ın aklına giren Envy onu Merkez'e gitmeye ikna eder ve bu sayede tamamen safdışı kalmış bir homunculus daha muhtemelen avantajlı duruma geçmiş olur. Ed ile Greed aynı kulübede karşılaşırlar ve "Tamam, en büyük sensin" ayağı çeken Ed bu sayede Greed'i de kendi saflarına katmayı başarır.
Benim bölümde asıl ilgilendiğim kısımsa bundan sonraki 5-6 dakikalık periyottur. Kulaktan kulağa misali tüm iyiler birbirlerine haber uçururlar ve bu sayede eski-yeni tüm karakterlerin hepsine yakınını görme şansı buluruz. Bölümün bu kısacık periyoduyla herkes oyuna dahil olmuş sayılır. Doğrusu bu süreci izlemek beni heyecanlandırdı. Ed ve Al'ın hocası olan Izumi'yi tekrar görmek çok hoşuma gitti. Üstelik "yıllar önce Briggs'e tek başına giren kadın" diye anılan Izumi'nin yeniden bunu başarması da anlatımın içindeki güzel bir mizah öğesiydi.
Fakat bu heyecanıma rağmen bölüm sonunda gösterilen "haftaya ne var?" kısmı bana sıradaki bölümde de aksiyonun başlamayacağını hissettirdi. Güzel gelişmeler olacak ama yine de beklenen tempo haftaya gelmiyor. Sıkıldım diyemem ama kıvrandığımı söyleyebilirim. Yapımcılar resmen sabrımızı terbiye ediyorlarmış gibi düşünüyorum. Mangayı okuyanlarsa bu hissi muhtemelen daha yakından tatmışlardır zaten.
0 Görüş:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.