First Battle - A Story of the Chair
Tamamdır, belli oldu. Bu seriyi takip edeceğim. Bu kararımdaki en önemli etkense serinin yarattığı atmosfer. Bölüm aslında sıradan bir yapı kurma bölümüydü. Kanata dışındaki karakterleri de bir parça tanıma şansına eriştik. Rio'yu zaten ilk bölümden az çok anlamıştık: Disiplini seven lakin katı görünüşünün altında şefkatli bir abla. Sürekli uyuyan Noel hakkında pek bilgimiz yok şimdilik. Rütbece en yüksekte olan Heideman'ın aslında pek rütbeyi falan takmadığını da banyoyu temizlerkenki halinden çıkartabiliriz. Kureha ise bu beş kişilik grup içinde özgüveni en düşük kişi gibi göründü bana. Askeri statüyü sürekli korumak istemesi insan ilişkilerinde çok dışadönük olmayabileceğini düşündürttü.
İkinci bölüm ilk bölümden daha sönüktü belki ama seriden ne bekleyebileceğimizi az çok anladım sayılır: Atmosfer. Bu kızlar mutlaka bir cephede o trompetleri öttürecekler. İşte o zaman müthiş animasyonun altında biz de ortamın keyfini çıkaracağız. Bina detayları, şehir kurgusu gibi etkenlere çok önem verilmesinin yanında iç mekan tasarımları ve yaratılan ambiyans izleyiciyi gerçekten içine almayı başarıyor.
Bu seri nedense ilk duyduğumdan beri bana Haibane Renmei'yi anımsatıyor. Herhalde başrolde yaşları 15-25 arası kızların bulunması bunun ilk nedeni ama bir yandan da Haibane Renmei'deki gibi etrafı duvarlarla kaplı bir dünyada konunun geçiyor oluşu esas nedeni bu düşüncemin. Gerçi o kadar metaforik bir anlatıma yer verileceğini zannetmiyorum ama Renmei'nin bazı öğelerinden feyz alınması da hoşuma gidiyor. Galiba bu seri herhangi bir çatışma yaşanana dek karakterleri inşa edip konuyu örecek ve sonra hepsinin duygularını da cephede kullanmaya başlayacak. Hiç de fena olmaz hani...
0 Görüş:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.