• Kurokami The Animation - 20





    Awakening

    Seriler zora girdikçe veya sona yaklaştıkça hep bir twist yapmayı beceriyorlar. Yani illaki bu taktiğe başvurmaları bir noktadan sonra bayıyor ve inandırıcılığı sıfırlıyor. Hatta daha da kötüsü "Onca bölüm aslında sadece bir yanlış anlamadan ibaretmiş canım!" diye tatlı bir tebessümle "o kadar mesudum ki Kuro!" dedirtecek kadar rahatlattıklarını sanıyorlar. Ama Kurokami azıcık farklı davranabiliyor.

    Bölümler, dövüşler, kırılan burunlar, dağılan ağızlar, çok yoluna giden Niyazilerden sonra Reishin'in aslında çok delikanlı, mert bir genç olduğunu öğrendik. Bunca bölümdür tek niyeti Kuro'yu korumak olan Reishin'in flashback'inden de her şeyin nasıl başladığını ancak 19 bölüm geçtikten sonra görebilmek enteresandı. Yine de mantığa oturduğu için bir problem çıkarmadı. Geç gelen bir flashback ama hiç olmamasından iyidir.

    Şimdi o kadar bölümdür bağrımıza bastığımız Kuro'yu hangi ateşlere atsak, hangi kızgın demirleri vücuduna bassak, ne tür efsunlarla kızcağızın içindeki iblisi çıkartsak bilemiyorum. Bilmesi gereken de ben değilim, senaristler karar versin. Son dört bölüm artık.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi