• Shangri-La - 8





    Lipstick of Cruelty

    İnfaz gününü bekleyen Kuniko hücresinde somurtmakta, Ryoko karşısında ise vahşi bir köpek kesilmektedir. Yer altından yardımın geldiğini biliyor olsak da Kuniko'nun başka planları olacaktır. Bölüme adını veren, Momoko'nun getirdiği ruj da bu planlardan yalnızca bir tanesidir. Fakat işin asıl ilginç yanı Kuniko'nun sırtını kaşıyacakların kısa sürede kanka sınıfına ulaştığı hapishane arkadaşları olmasıdır. Beklenmedik gelişmeler sayesinde kontrpiyede kalan Ryoko ise istifini bozmaz, frijit tavrını kaybetmez, gaddarlığından milim eksiltmez. Cezayı verebildiği kişilere keser. Uzun bir aradan sonra Mikuni hakkında başka bir bilgi daha alıyor ve kızcağızın güneşe çıkamadığını öğreniyoruz. Ammavelakin Ryoko bu konuda da boş durmayacaktır.

    Serinin iki sezon süreceği garanti. Bu ağır aksak tempoyla daha hızlısı kesmez. Kuniko'nun hapse girmesi bir bölüm, kurtarılması bir bölüm, yolda yürümei bir bölüm, ninesiyle konuşması başka bir bölüm sürüyor. Önce ortaya karbon salınımıyla ilgili güzel bir fikir attılar, sonra bunu yeraltı örgütleriyle süslediler, şimdiyse top dolaştırıyorlar. Serpent'ın olduğu bölüm haricinde epey bir oyalanmadır gidiyor. Figüran karakterlere haddinden fazla zaman ayırmak Shangri-La'nın adeta bir özelliği. Haliyle bayıyor, "aksiyon va mı aksiyon" dedirtiyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi