• Shangri-La - 7





    Sad Thoughts, Gratitude and Revenge

    Birkaç bölümdür Kuniko'nun çevresinde gördüğümüz, ince ve narin yapılı ama bir o kadar mahzun bakışlı kızın adını nihayet öğreniriz. Tomoka isimli bu kızın Kuniko'nun yanında niye o kadar mahcuplaştığını da bölümün ortalarına doğru anlarız. Fakat öyle şahsi dramlara pek yer bırakmayan bir ortama, eski hapishanesine girmek zorunda kalan Kuniko'nun başı burada da dertten, sıkıntıdan kurtulmaz. Ryoko denen soğuk nevale, suratsız karı içeride yatmakta olan mahkumlardan birine Atlas bileti karşılığı Kuniko'yu marizleme teklifi sunmuştur. Kuniko'yu zorlu günler beklemektedir.

    Karakter gelişimine odaklanan ve az buçuk maziyi deşen bölümde Kuniko'nun ne kadar bonkör biri olduğunun altı bir kere daha çiziliyor. Ryoko'nun bölüm sonu söylediği cümle kanımızı dondursa da yardımın gelmekte olduğunu biliyoruz. Zaten Kuniko ölse dizi biter, o yüzden sakin sevgili seyirciler. MEDUSA denen yaratığın geçen bölümdeki saldırının arkasındaki adam tarafından tavır alacağı söylenmişti. Nitekim bu yılan balığı formundaki yaratık da artık Jüpiter hülyalarına dalıp gitmekte. Seri oyalanıyor ve galiba korktuğumuz başımıza geliyor: Senaryo çalakalem yazılmış, aceleye getirilmiş. Seri patlaması yaşayan bu sezondaki diğer pek çok seride olduğu gibi.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi