• Kurokami The Animation - 17





    Masagami Tanrı


    Tokyo'nun göbeğinde çıkan heybetli dağın Holy Land olduğunun anlaşılması üzerine rotayı bu dağa çeviren ekibimiz orada ne bulacaklarını bilmeden yola koyulur. Vardıkları noktada karşılarına Nam isimli tuhaf bir hatun çıkar. Görevi tarihi kaydetmek olan bu hatun yaşanacak olayları önceden sezmiş ve soluğu Holy Land'de almıştır. Ekibe Tera hakkında ufak bir kronolojik vaaz çeken Nam'ın ağzından her şeyin başlangıcını ve Masagami isimli tanrı tarafından yaratılmış Doppelliner Sistemi öğrenme şansına erişiriz.

    Uzun konuşmaları dinleyen Kurokami seyircisi "hani aksiyon" diye kıvranırken hemen bir ara karakter imdada yetişir ve Kuro ile hummalı bir dövüşe başlar. Tabii ikinci sezonda artık seride farklılıklar göze çarpmakta olduğundan aynı anda adanın başka bir yerinde Bernheart ve tayfasıda tek bir kişiyle dövüşmektedir. Bu kişi bizim öldü diye bildiğimiz Reishin'dir. Masagami'nin gücüne erişmek isteyen herkes adaya akın etmiştir.

    Kapanış şarkısı ve jeneriği değişmiş. Seride birçok değişiklik var. Gerçi sonlara doğru yaklaşıyoruz artık ama enteresan olan tek bölümlük ara karakterler de sokmaya başlamış olmaları. Misal bu bölümdeki dövüş sahnesi tek türü aksiyon olan başka bir serinin kullanacağı türden bir hinlikti. Gerçi Kurokami'nin birkaç türü var mı tartışılır ya, hadi neyse...

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi