• Planetes


    forum resmi
    Kullanılmayan yapay uydular, mekiklerden ayrılan yakıt tankları, uzay istasyonu inşasında oluşan çöpler...
    Uzayda sürüklenen büyük miktardaki bu atıklar, uzay enkazları çok ciddi tehdit oluşturmaktadır.
    Bu hikaye, uzay çöplüğünün sorun haline dönüştüğü 2075'i anlatmaktadır.


    Uzay çöpü; uzayda bulunan insan yapımı herhangi bir boyutta ve kullanılmayan nesne olarak tanımlanmakta. Uzay çöpleri, tamamen kullanılmayan uydular ile, roket gövdelerinden ufak boya parçacıklarına kadar her boyutta olmaktadır. LEO (Düşük Yörünge) yörüngelerinde dolaşan çöpler çok yüksek hızlarda seyretmeye eğilimlidirler. Herhangi iki nesne arasında çarpışma olduğunda, sonuçta ortaya çıkacak kütleyi ve yörüngesini, parçacıkların hızı ve kütlesi belirlemektedir. Sözgelimi yukarıda sözü edilen yoğunluğu yüksek bir anahtar, düşük hızda bile olsa bir uyduya çarptığında çok ciddi hasarlar oluşturabilir. Bu kapsamda, çok küçük bile olsalar, 50.000 km/saat hızda seyreden bir parçacık, çok ciddi hasarlar yaratabilir. Gerçekleştirilen son fırlatmalardan birinde, küçük bir boya parçası 13.000 km/saat hızda seyrederken uzay mekiğine çarpmış ve mekiğin camında hasar oluşturmuştur.

    forum resmi
    (Yer ile Eşzamanlı Yörünge'den Dünya'nın etrafındaki çöplerle ilgili bir kesit)

    Animasyon üretimini Sunrise Inc.'ın üstlendiği Planetes, yine aynı isimli mangasından yola çıkarak izleyici karşısına gelmiş bir seri. Makoto Yukimura'nın kaleminden çıkmış 4 ciltlik manganın televizyonlara düşmesiyse Ekim 2003 ile Nisan 2004 arasında olmuş. Uzaya gönderilen ilk uydunun üzerinden 50 yıl geçtiği ve uzay teknolojisinde her geçen gün kaydedilen inanılmaz gelişmelerle harmanlanan günümüzde, günümüzün de üzerine bir 50 yıl daha koyarak anlatmış hikayesini Yukimura. Yarattığımız global ısınma tehlikesine uyandığımız ve bize bahşedilen kaynakları yok etme kumarını oynamaya devam ettiğimiz bu günlerde, yakın geleceği pesimist bir havaya büründürmeden, olabileceği kadarıyla göstermeyi başaran bir anime Planetes.

    Serideki mutlak başrol; güneş sistemi, taşımacılığı, Ay'ın karanlık yüzü, altlarına bebek bezi bağlayan astronotları, Ekstrakorporeal Yaşam Destekleri, olmayan ufuk çizgisi, Kaybolma Sendromu, Ardışık Yansıtmalı Nükleer Füzyon Motoru, Van Allen kuşağı gibi bir dolu bilinmedik terimiyle uzaya ait. Uzay denince dünyanın atmosferi dışında kalan siyah boşluk değil, tüm kainat burada kastedilen uzay. Ve şimdilik bizi en çok ilgilendiren yakın uzayda, Eşzamanlı Yörünge'de biriken gereksiz atıkları temizlemeye çalışan çöpçülerin ikinci başrol olarak anlatıldıkları seride; insanların umursamazca kirlettiği dünyada burun kıvrılıp hor görülen çöpçülük mesleğinin, uzayda da farklı bir algılamadan maalesef uzak olduğu gösteriliyor.

    2075'te uzay artık keşfedilecek yeni bir gizem olmaktan çıkıp, kendine has bir ekosistem olmuş ve Dünya'nın alternatifi haline gelmiştir. Geleceğin uzay teknolojilerine kayması kesinleşmiş, elindekini avucundakini biriktiren uzaya yatırım yapmaya önem vermiş, ikinci-üçüncü Dünya ülkeleri gibi kavramların yerini "Uzaydaki ülkeler ve uzayda olmayanlar" almıştır. Bu kendini gösterme yarışında şirketler de artık uzaya yerleşmiş ve orada hizmet vermeye başlamışlardır. Uzayda da olsa insan türü her yerde aynıdır ve rekabeti devam ettirmektedir. İşte, bu piyasanın dişlileri arasında kendine yer edinmeyi başarmış Technora isimli bir şirketin, her işi yarım yamalak yaptıkları düşünülerek şirket içinde adları "Yarım Porsiyon" olarak anılan Enkaz Bölümü'nde geçmektedir Planetes'in hikayesi. İşleri, taşımacılık yapan uçakların rotalarındaki çöpleri toplamak, telekomünikasyonu sağlayan uyduların yörüngelerindeki atıkları temizlemek olan bu çöpçülerin, mütevazi ve aşağılanmaktan kurtulamayan mesleklerinin aslında ne kadar elzem olduğuna tanık oluyoruz seri boyunca.

    ENKAZ BÖLÜMÜ
    forum resmiAi Tanabe
    Uzayda çalışmaya can atan ama alaylı olarak kendini kabul ettiren Tanabe'nin, büyük bir şevkle geldiği Technora'nın bodrum katındaki Enkaz Bölümü'nde geçirdiği ilk iş günüyle başlıyoruz. İş tecrübesi sıfır, beklentileri ise boyunu aşmakta olan bu sevimli hanım kızımızın dünya görüşü aşk üzerine kurulu, zaten ismi de Japonca "sevmek" anlamına gelen Ai. Aptal romantiklerden değil ama kendisi. Dünyayı ancak sevginin kurtarabileceğini düşünüyor. Sürekli yardım etmeye, almadan vermeye hazır bir şekilde ortalıkta dolanıyor. Bu naifliği onun başına çok işler açıyor.

    forum resmi

    Hachirota "Hachimaki" Hoshino
    Enkaz Bölümü'nün hırçın ve en marifetli çocuğu olan Hoshino, kişilerin zor durumlarda azimli olmalarını ifade eden ve Hoshino'nun da kafasında bulunan banttan yola çıkarak, nam-ı diğer Hachimaki. Günün birinde kendi uzay gemisine sahip olma hayalini çekmecesinde tutan Haçi, gerektiğinde meslektaşlarıyla yumruk yumruğa kavgaya girebilecek kadar serseri, iş çıkışı iki tek attıktan sonra mayışıp, oyuncak ayı kıvamına gelecek kadar sevimli, çöp toplama konusunda ise eline su dökülemeyecek kadar usta biri. Aynı zamanda Tanabe'nin de yeni eğitmeni. Tanabe'ye öğrettiği kadarını, biraz geç de olsa ondan öğrenmeyi başarıyor.

    forum resmi
    Fee Carmichael
    Emektar çöp toplama gemisi Toy Box'un çikolata renkli kaptanı. Herkese eşit mesafede durmayı çok iyi beceren, öte yandan damarına basıldığında Haçi'den çok daha şiddetli tepkiler vermesiyle bizi şaşırtan bir takım üyesi. Enkaz Bölümü'nün başına buyruk karakterini çok iyi yansıttığını söyleyebiliriz. Kafasına estiğinde Kule ile bağlantıyı kesip kendi kararlarını uygulatabiliyor, üstelik kılıfına uydurarak. Ağır bir sigara tiryakisi olması serinin genelinde onu izole kabinlere soksa da, takımdan izole olmasına imkan yok.

    forum resmi
    Yuri Mihairokoh
    Az konuşan Rus yardımcı pilotumuz son derece efendi, üstlerine saygılı, işinin piri, müthiş bir mühendis. Verilen talimatları sektirmeden uygulayan Yuri, boş zamanlarını arşivleri karıştırmakla geçiriyor. Serinin afişinde de görülen vidanın bindikleri uzay gemisinin camına çarpması sonucu yıllar önce eşini kaybetmiş. Aradığının ne olduğunu bilmiyoruz, fakat bunu bilmediğini Yuri de daha sonraları anlıyor. Kaybetmenin aslında keşfetmekten geçtiğini öğreniyor.

    forum resmi
    Arvind Ravy
    Enkaz Bölümü'nün 7 çocuk geçindirmeye çalışan iki numaralı adamı. Ravy kendine fazla güvenen bir karakter değil. Üst yönetime yakın olduğu için genelde Toy Box'takilerin yaptıklarını telafi etmekle zamanı geçiyor. Renkli bir kişiliği olan Ravy, bir yandan da komedyenlik yaparak geçimini sağlama uğraşında. Çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlama çabası içinde olan müdür yardımcısı, sicilinde bir çizik bile olmaması için büyük bir gayret sarf ediyor. Enkaz Bölümü'nde ne kadar başarılı olabilecekse artık...

    forum resmi
    Philip Myers
    Bölüm şefi. Şişman insanların sevecen oldukları iddiasının güçlü argümanlarından biri. Yanakları sıkıştırılacak kadar tonton ve çalışanlarına hep ilk isimleriyle seslenecek kadar da babacan. Ravy gibi o da üstlerine karşı gelmekten imtina ediyor, en ufak bir sorunda etekleri tutuşuyor.

    forum resmi
    Edelgard Rivera
    Bölümdeki kapalı kutu. Geçmişi hakkında hiçbir şey bilinmiyor. Hoş, şu anki hali de meçhul. Hiç sektirmeden işine geliyor, dakikasında çıkmasını biliyor. Gerekmedikçe konuşmuyor, asla gülmüyor. Dönemsel olarak işe alındığı için bizim takımla da fazla haşır neşir değil. İleride neler olur bilinmez tabii...

    Seri Tanabe ile başlıyor demiştim. Tipik bir ilk gün heyecanıyla türlü sakarlıklar ve acemilikler yapan Tanabe, Enkaz Bölümü'nün birbirine sıkı sıkıya bağlı çalışanları arasında yılların birikimiyle büyümüş dostluk sayesinde ilk gününü ucuz atlatıyor desek yeri. Daha ilk gününde altına bebek bezi bağlanmış bir astronotun üzerine düşmesiyle, kariyeri hakkında kafasında kurguladığı tüm hayaller tereddütlere gömülüyor. Üstüne üstlük, bu astronotun onun eğitmeni Haçimaki olması, iki kere hayalkırıklığı demek. Bölümlerle birlikte biz karakterleri, karakterler de birbirlerini tanımaya başlıyor. Büluğ çağından bir türlü çıkmayı başaramamış Haçimaki'yi yola getirmek de Tanabe'nin kendi kendine üstlendiği misyonlardan biri bu tanışma faslında. Herkese sevgiyi aşılamaya çalışması gibi. İnsanlara dert anlatmak bir yerden sonra nafile de olsa, yine de denemekten vazgeçmiyor asla. Parmak ısırtan bir azim var bu kızda. İnsanların onunla "saftirik" diye dalga geçmelerine kulak asmıyor, doğru bildiği bir doğrusu var, ki bu doğrusunun tek gereksinimi; iki noktanın birleşmesi. Tanabe bu serinin en temiz sembolü. Sonra başka kim var serinin mutlak çizgisinde? Haçimaki elbette. İlkokulda sorarlar ya hani "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diye, Haçi ne olmak istediğini belki yanıtlayamasa da neye sahip olmak istediğini söyleyebilir: Kendine ait bir uzay gemisine. Tek hayali uğruna yaşayan bu genç adam, yıllardır aynı meslekte dirsek çürütmüş bir delikanlı. Belki de işinin ehli artık. Ama eksik olan bir şeyler var işte... Olmuyor bir türlü, ne yapsa da hep yerinde sayıyor. Çöpçü o çöpçü kalmalı. Kalabilir mi peki soluduğu her nefesi hayaline yaklaşmak için alan biri? Sıfır yerçekiminde bile onu durduğu yere mıhlayan bir güçten yakasını hiç mi kurtaramaz bu genç? Etrafındaki herkes ileriye sürüklenirken meteor yağmurlarında, ona neden mübah yerinde saymak? Soruların cevaplarını bulabilecek mi Haçi, yoksa o da her soruya soruyla mı cevap verecek uzay boşluğunda amaçsızca salınan insanlar gibi?

    Uzak yakın bir gelecekte, yakın bir uzayda geçmesine rağmen fütüristik tahminlere kaçmamayı başarmış seri. Yoktan var edilen mitler yaratmaya çalışmayarak, çağımız gerçekleri üzerinden anlatıyor uzayı bize. Bu açıdan bile, tam bir havacılık okulu olarak görülebilir Planetes. Uzayda uzun süre kalan astronotların radyasyon zehirlenmesi sonucu kanser olacağını, Ay üzerinde doğan birinin bünyesinin Dünya'ya asla ayak uyduramayacağını, kalkış zamanı gürültülerine alıştığımız roketlerin uzayda nasıl da sessizce dolandıklarını ve daha türlü bilinmezi gözlerimizin önüne seriyor. Elbette, bir fizik kitabı sıkıcılığında veya profesör bilgiçliğinde değil, anime kalıplarının gökküşağı renk paletiyle ve atmosferi olağanüstü başarılı yansıtan müzikleriyle. Bu realistik yaklaşımlarıyla, insanoğlunun belki de gelecekte nefes alacağı bir mekanı anlatırken, içinde bulunduğumuz mekanın neden kullanılamaz olabileceğine dikkat çekiyor politik söylemleriyle. Güçlülerin daha da güçlendiği, zayıfların mide bulandırıcı bir doğal seleksiyona tabi kalarak yok olmaya yüz tuttukları, tekelleşmenin ayyuka çıktığı, savaşların olağan karşılandığı, uzaydan bakılınca dünyada hiçbir sınırın olmadığı gibi bakıp da göremediğimiz, görsek de gözardı ettiğimiz gerçekleri sıkça suratımıza çarpmaktan geri durmuyor. Artısı eksisi hesaplandığında geriye, uzayda ayakları yere basan siyasi bir söylem ve her biriyle yakından ilgilenilmiş bir oyuncu kadrosu kalıyor. Müzikleri, gerçekçiliği, duygusallığı ile kapkara boşluktaki maalesef yutulmaya yakın en parlak ışık olarak parlıyor Planetes.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi