Galiba Aku no Hana bittiğinde uzun süreli bir tatile çıkmak, saatlerce akvaryuma bakmak, güneşli bir günde kuşların cıvıltılarıyla piknik yapmak veya kişiyi ne mutlu ediyorsa onu gerçekleştirmek gerekecek zira bu seri hem kötücül hem depresif.
Her bölümde kademe kademe arttırılan bir gerilim bulunuyor. Aslında buna gerilim demek doğru değil, yayılan bir iltihap demek durumu daha iyi yansıtabilir. Kasuga'nın karanlık bir kuyuya doğru ağır ağır düşüşüne tanıklık ediyoruz. Kuyunun sonundaki manzara hakkında fikir vermek için de Nakamura kullanılıyor.
Bölüme damga vuran malum sekansı madalyonun iki tarafından da okumak mümkün. Nakamura'nın önce zorla soyduğu, sonra da Saeki'nin kıyafetlerini giydirdiği Kasuga resmen tecavüze uğradı. Sapık olduğunu reddeden Kasuga'nın üzerine yalnızca beden forması değil, sapıklık elbisesi de zorla giydirilmiş oldu.
Öte yandan, Nakamura içinse durum biraz farklı. İnsanlardan tiksinen, içindeki kasvetin dünyaya sirayet etmesini isteyen kız nihayet kendi "partnerini" buldu ve onunla sevişti. Akabinde geçen bir hafta boyunca çıkmaya başlayan ikiliden Nakamura sürekli Kasuga'ya yanaştı ama Kasuga kendisini hala toplumun bir ferdi gibi gördüğü için aradaki mesafenin kısalmasına izin vermedi... ta ki Nakamura haksızlığa uğrayana dek.
Philip K. Dick'in The Three Stigmata of Palmer Eldritch kitabını elinde tutarken Nakamura'ya yapılan haksızlığa karşı koyan Kasuga'nın kendini kötülüğe teslim etmesi için her türlü koşul hazırlanıyor. Çevresi onu dışlamaya, ailesi onu sorgulamaya başladılar bile. Kimliği gibi yanında taşıdığı Elem Çiçekleri kitabını muntazaman sayıklayan gencin antolojinin üçüncü bölümü olan İsyan'a ne zaman başlayacağını gerçekten merak ediyorum, tabii önce çiçeğin açışını kabullenmesi gerekecek. Sanırım Nakamura'ya yapılan haksızlığın bir bedeli olacak.
0 Görüş:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.