• Shiki - 10



    Tenth Mourning

    Hastaneye yapılan saldırının öncesini kurgulayan bölüm vampir şurasının toplanıp kime saldıracaklarını tartışmalarını anlatarak başlıyor. Tatsumi isimli gündüzgezen liderliğinde yeni dirilmişlerin toplantılarına tanık oluyoruz. Bu vampirlerin Tatsumi'nin emirlerine tamamen sadık kalmayabileceklerini de görmüş oluyoruz. Demek ki her biri gerektiğinde söz hakkına sahip. Tatsumi'nin dedikleri genelde dışına çıkılamazmış gibi görünse de yeri gelince Megumi gibi başına buyruk davrananlar da olabiliyor.

    Bölüm sonundaki sürpriz tam bir kırılma anıydı. Natsuno'nun ailesiyle ilişkisini öncesinde gösterip karakterini daha iyi anladıktan sonra böyle bir gelişmeyi yadırgamıyorum. Şimdiye kadarki tüm vampirlerin ortak noktaları bu kasabadan yaka silkmiş olmalarıydı. Natsuno da bir an evvel buradan kurtulma peşinde... idi. Dirilip dirilmeyeceğini bilmiyorum ama seriye devam etmemesi bu noktadan sonra biraz abuk kaçar.

    Seride gayet iyi niyetli korku taktikleri kullanılmasına rağmen bu bölümdeki gibi klişelere anlam veremiyorum. Natsuno odasına onca koruma yaptıktan ve kendini güvene alma yolunun dışarı çıkmamak olduğunu bildikten sonra neden göz göre göre dışarı çıkıyor? Tohru'nun geldiği sahnelerde iyice afalladım. Çocuk resmen dışarı çıkıp vampirleştiğini bildiği arkadaşını aramaya koyuldu. Böyle saçmalıkları kime yutturacaklarına inanıyorlar anlamıyorum.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi