• Chihayafuru - 21


     
     

    Bir kez daha bölümün ilk yarısını hoşbeşle, ikinci yarısını ise bir karuta maçıyla geçen bölüm geride bıraktığımız son 4-5 haftanın ardından rahatlatıcı bir masaj gibi. Chihaya küçük bir çocuğu 9 farkla yenerek maçını galip bitirirken şimdilik saçlarını da korumayı başarıyor. Kaybedenin kafayı kazıtacağı bir iddiaya girerken Chihaya'nın beyninde parlak spotlar eşliğinde "üniversite bursu" yazısı yandığı için neye evet dediğini bile sonradan fark ediyor ama bu iddianın bize verdiği ipucu o kadar bariz ki Chihaya'nın bu turnuvayı kazanacağından emin oluyoruz. Yapımcılar şu güzelim kızı kalan bölümlerde keltoşa çevirirlerse çıngar çıkar.

    Neyse. Mesele bu mini turnuva değil elbette. Chihaya, Taichi ve Arata'nın önümüzdeki turnuvada karşı karşıya gelip gelmeyecekleri (tabii ki gelecekler) asıl mesele. Taichi her ne kadar Arata ile aşık atamayacağını bilse de hala mücadeleden vazgeçmiş değil. Hem karuta hem de Chihaya konusunda kendine rakip gördüğü Arata'ya destek vermekle gözdağı vermek arasında gidip geliyor. Chihaya ise garibim, dünyadan haberi yok. Bu kadar saf bir karuta aşığı yakalayarak gönül ilişkilerine hiç bulaşmayan Madhouse'u tebrik etmek gerek. Sadece ve sadece "spor" türüne ait bir anime Chihayafuru.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi