• Maoyuu Maou Yuusha - 01



    İnsanlar ile iblislerin savaştığı bir dünyada geçen hikayede, insan ırkının en büyük kahramanı İblis Kraliçesi'nin şatosuna saldırıp onu mağlup etmeyi kafasına koymuştur. Fakat Kraliçe karşı koymak yerine kahramana bir antlaşma teklif eder. Savaşı bir anda bitirmenin dünyaya nasıl bir kaos getirebileceğini anlatır. Ortak düşmanlarına karşı daha önce bir araya gelmiş insanlar eninde sonunda kendi aralarında savaşmaya başlayacaktır, ki benzer sorunlar İblis Dünyası'nda da gerçekleşmeye başlamıştır. Onun sözlerine inanan kahraman, Kraliçe ile güç birliği yapar ve ikisi birlikte hem insanlar hem de iblislere refah ve kalıcı bir barış getirecek bir planı devreye sokarlar.

    Tarihinde ecchi ve özellikle de hentai ağırlıklı animeler bulunan ARMS'ın ve yine aynı çizgiye sahip yönetmen Takahashi Takeo'nun ortak çalışması olan Maoyuu Maou Yuusha, sinopsisteki konuyu nasıl hafifleştirip yumuşatacağını daha ilk bölümünden göstermeye başlıyor. Her hareketinde, konuşmasında hatta nefes alıp verişinde göğüsleri sallanan Kraliçe Maou'nun cinselliği öne çıkartılırken; bölümün başında bir gazla sahneye dalış yapan Kahraman Yuusha'nın ise gitgide ayakçı bir eblehe dönüşmesi işleniyor.

    Cinsellik çağrışımları ilk bölümün neredeyse tamamına hakim olup sunulmak istenen ciddi atmosferin gazını alırken, karakterlerin de bu çağrışımların altında gülünç durumlara sokulması haliyle son liman olarak serinin konusuna dair bir beklenti oluşmasına yol açıyor ama nafile. Kraliçe ve Kahraman arasında cereyan eden, madde madde anlatılmış bir kullanım kılavuzunu andıran upuzun diyalog sayesinde açılış bölümü de sıkıcı bir havaya bürünüp ne konu hakkında ne de karakterler hakkında elle tutulur bir fikir vermeden sonlanıyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi