Yenildiğin zaman seviyeni anlarsın. Yenildiğin zaman öz eleştiri yaparsın. Yenildiğin zaman kendini geliştirebileceğin bir hatanın farkına varırsın. Ancak kaybettiğinde sporu sevebilirsin çünkü tek bir maçta ya da bütün sezonda veya milisaniye farkıyla bile mağlup olsan yaptığın sporun sana sunduğu ve senin kıl payı kaçırdığın o "başarı" hissi daha da sivrilecektir. Spor kazanmak için değil, "kazanabilmek" için yapılır. Skor için spor yapılmaz.
Spor asla bir iş kolu değildir. Ticarete dökülmüş unsurları her türlü sporun dört bir yanını dikenli tel misali sarmış olsalar da icra edildiği sırada hiçbir sporcu o ayki portföy yönetimini düşünmez. Sahada, ringde, kortta, pistte vs. nerede olursa olsun sporcunun aklındaki tek şey, kazanmak için o ana kadar öğrendiklerini ve elinden geleni ortaya koymaktır. Galip geldiğinde bu emeğinin yalnızca bir seferlik başarı sağlayacağını bilir zira rakibi veya rakipleri bu yenilgiden daha fazlasını öğreneceklerdir.
KnB'nin bu haftaki bölümünden pek bahsedesim yok, bir kerelik pas geçelim. Yoksa sokaktaki o ufak maçtan sonra topu alıp sezonu açmak istediğimi, o sekansı izlerken "keşke sokak basketboluyla ilgili de bir anime yapılsa" diye içimden geçirdiğimi falan uzun uzun anlatabilirdim. Lakin ülkedeki hiçbir şekilde iplemediğim futbol ortamı benim bile midemi bulandıracak kadar vıcık bir hal aldığı için azıcık sporun ne olduğunu anlatayım istedim.
0 Görüş:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.